31 Mayıs 2012 Perşembe

Bir Günaha Veda Etmek


İçinde bulunduğumuz şu güzel 3aylarda bir takım hatalarımızdan vazgeçmeyi başarabilsek..

Kendi kendimizi sorgulasak..
Zaaflarımızı gözden geçirsek..
Yol ayrımlarımıza dikkat etsek..
Sürekli ben demekten vazgeçip biz demeyi başarabilsek..
Kendimiz için istediğimizin kat kat fazlasını dostlarımız için isteyebilsek...


Aile içimizde mail grubumuz var.. 
Herkes çeşitli paylaşımlarda bulunuyor...
Abimden gelen bu mail ile irkildim..
Aldı beni bir düşünce..Sizinde okumanızı istedim..
Kim yazdı bilmiyorum ama yazanın ellerine sağlık, zihnine sağlık...


Nefis, eşittir ben, demektir.
Dolayısıyla "ben" duygusu büyük bir güç olarak kendini gösterir. 
Böylece yollar ikiye ayrılır; bir tarafta canının istediğini yapanlar,
diğer tarafta Allah'ın istediğini yapanlar.
 Nefis meselesinin özü budur.
Nefis, cennetle cehennemin yol kavşağıdır.
Nefsiyle isteyen cennete, isteyen cehenneme gider.
Şeytan, "ben" kelimesinden manevi hayatımıza girer.
İkisi birleşir, Müslüman'ın rakibi olur.
 İnsanın zaafları şeytanla anlaşır, iki ayaklı şeytanların sayısı artar.
Yol kavşağı her şehirde her an karşımızdadır.
Orada cami de vardır meyhane de vardır.
İsteyen camiye isteyen meyhaneye gider.
Meyhaneden kasıt haramların bütünüdür.
Haram daire, zahiren daha süslüdür, daha caziptir.
Haram daireye girmek çok kolay, helal daireye girmek çok zordur.
 Çünkü helal dairenin zahiren cezbedici bir yönü olmamakla beraber,
haram daire insanı kendisine çağırır.
Cennet ebedi saadet yeridir.
Bu durumda insana zoru başarmak düşer. 
Cennetin ücreti reklam edilen haramlardan uzaklaşıp, helal daireye girmektir.
 İnsanları sevk eden para, makam, şöhret ve zevklerdir.
Tarikatta nefsin kademeleri vardır.
O kademelerde pişerek yükselen kişi, kendini nefisten ve şeytandan korur.
Eğer korumakta yine zorluk çıkarsa Ahmed Yesevi gibi senelerce mağarada yaşar. 
Mevlana gibi kütüphaneyi suya atar.
Bediüzzaman Said Nursi gibi çıkar dağın başında yaşar.
Yani zamanın cazibesinden korunmak bu kadar zordur...
En büyük kazayı en iyi şoförler yapar.
İyi şoförüm der, yola hâkim olduğuna emindir ve gaza basar...
Amma sonu bazen felaket olur.
Müslüman da hızla sünnet-i seniyyede ilerliyor.
Kendini müttaki zannediyor.
Hiç beklemediği bir anda bir haram, koca bir kayalık gibi önüne atılır.
Fren yapsa da yine o harama sürüklenebilir.
Böyle pek çok arkadaş, beklenmedik işler yaptılar...
Risk her zaman herkes için vardır...
Bu durumda "Ben İslamiyet'i yaşıyor muyum?
Helal dairede miyim, haram dairede mi?" sorusu akla gelebilir.
Bunun cevabını herkes kendi hayatına bakarak bulabilir; şöyle ki:
Kimin dünyası cennet olmuşsa, o şahıs İslamiyet'i yaşıyor demektir.
Çünkü İslamiyet, dünyamızı cennet etmek için gönderilmiş bir dindir.
Üç aylara girdik.
Üç aylar, insanın kendine çekidüzen vereceği bir zaman dilimidir.
Mesela bir mübarek şahıs demişti ki:
"Ben üç ayların her gününde bir günaha veda ediyorum.
Birinci gün, sigara içmeyeceğim.
İkinci gün, laubali olmayacağım.
Üçüncü gün, şartlar ne olursa olsun yalan söylemeyeceğim.
Dördüncü gün, helal kazancın peşinde koşacağım.
Beşinci gün, borçlarımı ödeyeceğim.
Altıncı gün, eşime daha iyi davranacağım vs.
" Arkadaşı dinleyince düşündüm;
insan aldığı bu kararları uygulasa, sırat-ı müstakime biraz daha girer.
O yolun sonu da dünya ve ahiret saadetidir.
Bu da bir nevi pişerek yükselmektir...
Allah'ım bu mübarek üç ayların hürmetine, bizleri affeyle.
Şafi-i Kerim olan Allah'ım, bizlere şifa ver.
Rezzak olan Allah'ım, rızkımızı artır.
Hafız-ı Kerim olan Allah'ım, bizleri her türlü kötülükten koru...
Ve bizlere bildiklerimizle amel etmemizi nasip eyle...
İşte şeytan, bu dört nesneyi kendisine silah eder,
ummadığı anda Müslüman'ı bu silahlarla vurur.







28 Mayıs 2012 Pazartesi

Boyteksten Ametist Mucizesi...


Ametist taşını çok severim..
Belki şeffaf ve çarpıcı oluşu.. 
Belkide geçmişten günümüze uzanan gizemli duruşu...
Taş diyip burun kıvırmayın
Taşlarda canlıymış
Onlarında bi dolu faydası varmış...
Mesela ametist taşı;

  • Sahip olduğu enerji sayesinde insan üzerinde canlandırıcı bir etki yaratırmış. (bu ara buna çok ihtiyacım var)
  • Enerjisi kişide uyum ve denge oluşturur, sinir sistemi üzerinde yatıştırıcı etkisi varmış. ( Fenerbahçe stadına koymalı)
  • Bulunduğu ortamdaki olumsuz enerjileri, pozitif enerjiye çevirirmiş. ( TBMM de her masaya koymak lazım :p )
  • Yarattığı huzurlu ortam sayesinde uyku kalitesini artırarak uyku problemlerinin giderilmesine yardımcı olurmuş. ( psikiyatrlar duysun)
  • Bedende biriken fazla elektrik yükünü toplayarak beyin gücünü yükseltirmiş.
  • İnsana huzur vererek olumsuz düşünceleri uzaklaştırırmış. 
  • Yoğun çalışma ve stresten kaynaklanan zihinsel yorgunluğu ortadan kaldırırmış.
  • İnsanları, elektronik cihazlardan yayılan dalgaların zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olurmuş.
Bu özellikler ametistin en bilinen özellikleri.. Ametist ismi Yunanlardan geliyormuş.. Onlar içinde çok kutsalmış.. ve ilginç bir inanışları varmış.. Eski çağlarda alkolik çok olduğu için alkolü ametist taşından olan kaplarda tüketildiğinde sarhoş yapmazmış.. Bana çok mantıklı gelmesede bi bildikleri vardır diye düşünüyorum...
Tibette çok kutsalmış..
Leonardo Da Vinci çok önem verirmiş bu taşa.. Bunun sayısız nedeni var.. Yazarsam Da Vincinin Şifresine döner..
Eski Mısır Uygarlığındada inanılmaz kutsal bir taşmış..
Bize gelirsek, ninelerimizin görüşleri bu taşların tamamen nazarı içine çektiği yönünde..
Hatta Reyhan Abla ( Kayserinin en meşhur takıcısı) bu taşlardan satıyor, o bahsetmişti; bu taşların içinde her kötü gözde leke oluşurmuş.. Nokta nokta olurmuş taşın içi..
İlginç değil mi?


Ametist taşından kolye, küpe, yüzük, broş çok sayıda bulabilirsiniz..
Takı olarak kullanılmasının haricinde ev dekorasyonundada sıkça rastlıyoruz.
Bkz: Abimlere ev hediyesi ametist taşı almıştım çok dalga geçtiler benimle :) tek eksiğimiz taştı diye :)


Şimdi ise Boyteks ametist taşından yatak kumaşı yapıyormuş..
Duyunca çok şaşırdım
Vallahi bravo..
İnovasyon diye okulda beynimizi yediler bitirdiler.. İnovasyon budur..
Farklılık yaratmak budur..
Özgün olmak böyle birşey..
Yapılmayanı, düşünülmeyeni düşünmek..
Böylesine güzel bir materyali, teknoloji ile birleştirip insan kullanıma sunmak bana göre ayakta alkışlanır..
Ametist Taşından Yatak Kumaşı Olur mu Demeyin...
Bal gibi de oluyormuş...
Hemde krallar gibi uyku çekmemize imkan sağlıyormuş..
Hayatımı taşların sihrine inanarak geçiren biri değilim ama Yüce Mevlamın muhteşem olarak yarattığı doğadan gelen mucize güçlere inanırım..
Birileri aklını çalıştırıp güzel işlere imza attığındada gurur duyarım..
Emeği geçen herkese teşekkürler..







24 Mayıs 2012 Perşembe

Regaib Kandili

Bugün Regaib Kandili ;) Mübarek 3 ayların başlangıcı..

  • Allah Teâla'nın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok günahkârı bağışlaması sebebiyle bu geceye "Regaib Gecesi" adı verilmiştir.
  • Sevgili Peygamberimiz (sas) Regaib Gecesi'nin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua eder, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi.
  • “Resul-i Ekrem, Recep ayı girdiğinde, ‘Allah’ım, Recep ve Şabanı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazana ulaştır’ diye dua etmiş ve üç ayları sevinçle karşılamıştır.
  • Regaib, geleceğe yönelik arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı gözden geçirme imkanı veren mübarek bir gecedir. 
  • Modern zamanlarda insanoğlunun en büyük sorunlarından birisinin hiçbir arzusuna gem vuramaması, isteklerini dizginleyememesi, tutkularını terbiye edememesi, güç, servet ve şehvet tutkusunu frenleyememesidir. 
  • İşte Regaib Kandili, bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve isteklerimizin, bizi esir alan aşırı tutkularımızın ve bütün bu arzular doğrultusunda ortaya koyduğumuz çaba ve gayretlerimizin muhasebesini yapmamız için bize lütfedilen mübarek bir gecedir.
  •  Regaib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi mübarek kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.
  • Bu geceyi fırsat bilerek gönlümüzü kasvetle boğan duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. Nefsin kötü arzularını frenleyip, huzur-u kalple ibadetin lezzetini almaya, o hal üzere Rabb'imize yönelmeye çalışalım. Gıybet, haset, riya, ucb, kin, nefret ve kanaatsizlik gibi kötü duygulardan temizlenelim.

Bu Gece Neler Yapmalı?

  • Mübarek kandillerin gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirmek tavsiye edilmiştir. Mümkünse oruçlu olarak karşılanmalıdır.
  • Namaz borcu olanların bu gecelerde hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılması, iyi olur.
  • Kur'an-ı Kerim okunmalı, tövbe, istiğfar edilip tefekkür hali üzere olunmalıdır.
  • En azından yatsı ve sabah namazları camide cemaatle kılınmalıdır. Bu bütün geceyi ihya etmiş gibi sevap kazandırır.
  • "Lâ ilâhe illallah", "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed", "Estağfirullah", "Sübhânallah", "Elhamdülillah", "Allahu Ekber", "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" tekrar edilebilir.
  • Bu gün lütfen ama lütfen herkes herkese dua etsin...
  • Ülkemizde huzur, refah ve barış olsun..
  • Bugün kendi nefis muhasebemizi yapalım.. 
  • Günahlarımızın affedilmesi için dua edelim..
  • İnsanlık için, huzur için, fakir ülkeler için, hakkaniyet için çok dua edelim...



Allah şimdiden yapılan ibadetlerimizi kabul etsin...
Regaib Kandiliniz Mübarek olsun...
Allah hepinizin gönlünüzden geçenleri, dualarınızı kabul etsin..

Amin..

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Beynin İçine Nasıl Bakılır...

Beynimiz görünüşte grimsi renkte bir et parçası, bilimadamları parçalara ayırdıklarında ise pek bir şey bulamamışlar bu olağanüstü yapının çalışma şekli ile ilgili. Carl Schoonover bize doğadan elde edilen boyalarla sinirleri ve beyni nasıl incelediklerini anlatıyor. Etkileyici...
Videoyu izlemek için buraya  çıt çıt..

Ortadoğunun Arabesk ve Oryantal Tasarımcısı Zuhair Murad..


Bu devirde kimi görseniz tasarımcıyım diyor.. 
Hele hele İstanbulda tasarımcı görmekten fenalık geldi..
Yurdumdan başarılı tasarımcılar çıksın ama taklit etmesinler kendilerine özgü olsunlar..

Lübnanlı Zuhair Murad isimli modacıdan az biraz bahsetmek istiyorum... 
1995 yılında Lübnandan Parise gitmiş, okumuş okumuş.. Tekrar Lübnana dönmüş atölyesini açmış.. Tasarımlar yapmış.. Ön plana çıkmış.. Dikkat çekmiş.. Kırmızı halıdaki ablaları giydirmeye başlamış.. Sonrada olmazsa olmaz modacılardan biri haline gelmiş.. Lübnandaki atölyesini hala sembolik olarak kullanıyor..

Zuhair Murad imzalı elbiseleri gördüğünüzde bilirsiniz..
Hem çok feminen bi tarzı var hemde çok zarif...
Kıyafetlerinde yarı değerli ya da değerli taşlar kullandığına dikkat çekiyor.. ee yansımasıda muhteşem oluyor..
İstanbuldan ilham aldığını, İstanbula aşık olduğunu her fırsatta dile getiriyor..

Türkiyede Vakko Wedding Nişantaşında Zuhair Murad imzalı gelinliklerden bulabilirsiniz.. 
Ama kaç sezon önceye ait olur onu bilemem :)

Eğerki özel günlerinizi için bişeyler diktirecekseniz mutlaka ama mutlaka Zuhair Muradın modellerine bakın.. Ondan ilham alabilirsiniz.. Emin olun merdiven altı tasarımcıların % 90 ı onun modellerinden ilham alıp defile yapıyor.

Zuhair Muradın kendi web sitesi için lütfen buraya pıt pıt

 












































21 Mayıs 2012 Pazartesi

Fatura ve Fiş Kesmeyip Uyanık Geçinenlere Sinir Oluyorum

Genelde kadın satıcılar, esnaflar, iş yeri sahipleri profesyonellikten bir km uzak oluyorlar...
Bi kere parayı çok seviyorlar.. Gerçi bu devirde parayı sevmeyen mi var.. ama kadın iş yeri sahipleri daha bir başka seviyor... Resmen para ile aralarında aşk ilişkisi oluyor.. (Sevgili Nur sen istisnasın)
Müşteri kavramı onların için yürüyen dolar, euro,tl gibi...
Asabım bozuluyor..
Tek bir örnek üzerinden gitmiyorum..
Bu ara sadece farkındalığım arttı...
Geçen bebekte abimle yürürken badem ezmesi aldı, önce fiş vermediler fiş isteyincede hemen verdiler hiç itiraz etmediler.. Abim dediki bak sakın fiş almamazlık yapma bu ürün 100 liralıksa bunun 18 tl sini devlete vergi olarak vermeleri gerekiyor.. Bu bizim vatandaşlık görevimiz dedi ki okuldada bunu sık sık hocalarımız hatırlatırdı.. Bazı sektörlerde % 8 bazılarında % 18 artık o aralığı ve sektörleri hatırlamıyorum..
Şimdi dikkat ettim genelde kadınlar bu vergi olayından çok çok uzaklar..
Kadın terziler, modacılar, kuaförler, çeyizciler, butik sahipler vs.. 
Fiyat veriyorlar, ödüyorsunuz fiş veya fatura istediğinizde + %8 kdv de ödemelisiniz diyorlar..
Nassı yani diyorum..
Mantıklı düşünmeye çalışıyorum..
Marketten bir ürün aldığınızda bunun fiyatı 2tl ama fiş istersen 2+ bilmem ne olabilir mi?
Fişi ya da faturayı kimse istemiyormuş insanların bir işine yaramıyormuş.. Ee benimde işime yaramıyor.. Sakız bile alsam fiş alıyorum.. ve alacağımda.. sizde sakın ama sakın almamazlık yapmayın...Fişi aldıktan sonra ise yırtıp çöpe atıyorum...
Peki benim çevremdekiler ve onlar gibi binlerce kişi neden çatır çatır vergisini ödüyor..
Neden maaşlardan vergi kesintisi yapılıyor..
Vergisini veren insanların ne suçu ne günahı var..
Canım çok sıkıldı, bu vergi kaçıran işletmecilere özelliklede herşeye vıdı vıdı vıdı kılıf uyduranları tek tek maliyeye şikayet etmeyi düşündüm..
Lütfen ama lütfen ne alırsanız alın fiş ya da fatura isteyin yoksa kayıt dışı ekonomi hiç bir zaman bitmez...
Bu hepimizin vatandaşlık görevi...

Allah korkusu olan insanlar size söylüyorum bu vergi kaçırma olayı bir değil bir çok kul hakkını içinde barındırıyor..
Tabi anlayana...


13 Mayıs 2012 Pazar

Melek Annem

Şahnur diye bi güzel anne var..
Gözleri hafif çekik, sürmeli, uzuun uzun kirpikleri var...
Kızı Kübra ise ona hiç çekmemiş..
Keşke azıcık çekseymiş..
Annesi Şahnur çok hanımefendi..

Ailede, Kayseride, Türkiyede hatta Dünyada onu tanıyıpta sevmeyen kişi yok..
Olurda bu güzel insanı sevmeyen varsa genç yaşında saçları beyazlasın, cildi kırışsın, her yerinde selülit çıksın ;)

Sessiz, sakin, uyumlu, mütevazi bi melek..
Ama pısırık değil..
Hakkını senden benden güzel savunur..
Ben ise car car car konuşurum..
Herşeye bi cevap veririm..
Annem ise susmanın yarattığı asilliği temsil eder..
Nezaketle, hoşgörüyle yaklaşır insanlara..
İnsana huzur verir..
Yanında asla sıkılmazsın...
Misal ben herkesten belli bi süre sonra sıkılırım.. ama annemin yanında günler geçiyor doyamıyorum öyle bi kişilik işte..
Çocuklarla öyle güzel ilgilenirki aklınız almaz..
Çocukları çok önemser, onlara tutamayacağı bi söz asla vermez..
Torunlarının istekleri annem için kanun niteliğindedir.. Onlar yanındaysa dünya durur sadece onlar vardır..
Ve ilginç bi şekilde herkese yetecek kadar çok sevgisi vardır..
Her çocuğunu, her torununu ayrı ayrı sever ama çok sever..
Öyle annemin sevgisi şapur şupur değildir..
Hissettirir..
İçine içine işler o sevgi..
Anne olunca bende böyle olurmuyum şüpheliyim ;)
Başka insanlara da sevgi gözlüğüyle bakar..
Bana hep derki
Gülümsediğinde güzel olmayacak tek bi insan bile yok şu dünyada..
Bakış açısı işte..
Ondan öğreneceğik çok şey var çoook...

Çok sabırlıdır..
Ben ise herşey hokus pokus anında olsun isteyen biriyim.. Sabrın s si yoktur..
Herşeyden olumlu bir fikir, düşünce, ders çıkarır..
Ben ise felaket tellalı gibiyim..
Olumsuz düşünceler, negatiflikler ilk anda aklıma gelir..

Büyük dertlerin olmadığı yerde; küçük dertler dert gibi görünür der..
Hakikaten hepimizin hayatına baktığımızda ufak saçma sapan şeyleri dert ederiz.. Sonrada ben mutsuzum naraları atarız..
Sonra Allah korusun büyük bi problemle karşılaştığımızda anlarız ne kadar boş şeylere kafa yorduğumuzu..

Mutluluk nediri sorguladığım zaman çok oldu..
Gerçek mutluluğun ne demek olduğunu annemden öğrendim..
Gördüğünü görmemezlikten geleceksin, duyduğunu duymamazlıktan geleceksin.. Kısacası bazen kör, bazen sağır olacaksın..
Mutluluğu öyle dışarlarda aramayacaksın..
Bazen minicik bi çocuğun gülüşünde, bazen aile büyüklerimizin sohbetlerinde herşeyden önemlisi kendi ailenle geçirdiğin kaliteli vakitte arayacaksın..
Hayatta kimseden bi beklentimiz olmaması gerektiğini yaşayarak öğretti.. Öğretmesine öğrettide uygularken devreye nefis giriyor.. Tabi ben annem gibi nefsime hakim olabilen biri değilim.. ama deneyerek öğreniyorum galiba..

Biz küçükken akşamları tv izlemezdik sadece 1 program izleme hakkımız vardı.. ve ben şu anda televizyonu çok çok nadir izlerim öyle dizilerden şunlardan bunlardan haberim olmaz..
Tv kotası koymak değil burda önemli olan televizyon akşamları kapanırdı annem çay yapıp hep beraber oturur bizi dinlerdi.. Aile kavramı, birliktelik beraberlik kavramı böyle böyle gelişiyor.. Gerçi benden başkasının konuşmasına fırsat kalmazdı sanırım :)
Hala da aynı şekilde devam ediyor.. Bazen çay, bazen kahve ama mutlaka günlük öyle bi fasıl geçer aramızda.. Hala ben konuşur sabırlı melek annem dinler :)

Annem çok akıllıdır... (Maşşallah diyin)..
Çok pratik düşünür.. Senin benim aklıma gelmeyen şeyleri pratik zekası ile yapar.. Sonundada şok olup bakakalırsın..
Bu arada annem bilgisayarı süper kullanır..
Bilgisayar diyip geçmeyin.. Bizim için kolay çünkü bizim nesil internet ile büyüdü ama onlar için aynı şey söz konusu değil.. ve annem kurs filan almadı kendi kendine karıştırarak öğrendi.. Hemde sıkı bir apple kullanıcısı...
Şimdi ise gazetesini, haberlerini vs internetten takip ediyor..
Bununla da kalmayıp her gün bize faydalı mailler atıyor..

Yurt dışında dünyanın neresine giderse gitsin kendini idare edebilir..
Hemde sıfır kapris :)

Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır lafı çok ama çok doğru.. Annem babamın başarısındaki en önemli görünmeyen güç...
Hayatında daima sevdikleri ve ailesi herşeyden önemlidir..

Ve annemin en sevdiğim özelliği nedir biliyomusunuz?

Herkesin korkup kaçtığı, hareketlerine çeki düzen verdiği, ev yaşantısını ona göre ayarladığı elalem yoktur annemin hayatında..
Elalem için yaşamaz ve çocuklarını da elalem ne der zihniyetiyle strese sokmaz..
Mesela en özel tabakları, çanakları, sofraları bizim için hazırlar, kurar..
Çünkü biz herşeyden önemliyiz..
Çok değerli bişey kırılsa boşver der geçer.. Mala mülke önem vermez.. Bu yüzden hayatı boyunca çok kısmetli olmuş.. Kısmetini, bereketini babama ve ailemize de bulaştırmış..

Cildi bebek gibidir.. Benim cildimle onun cildini kıyaslayamam o denli fark var aramızda.. Bazen kısknaçlıktan çatır çatır çatlıyorum.. Yanında kızı gibi kesinlikle durmuyorum kardeşi gibi duruyorum.. Daha doğrusu öyle söylüyor dışardaki insanlar.. Bende hemen lafı yapıştırıyorum biliyomusun 4 tane torunu var diye :)

Babam çok şanslı çook..
Anneme sahip olduğumuz için bizde çok şanslıyız..
Gerçekten sevgilerin en güzelini, mutlulukların en coşkulusunu, övgülerin en güzelini hakeden bi insan...
Bize sevmenin gücünü, sevilmenin şımarıklılığını, şükretmenin huzurunu, paylaşmanın ferahlığını, boşvermenin hafifliğini ve hepsinden önemlisi gerçek mutluluğun ne demek olduğunu öğretti..

Bi de Pariste ve NewYorkta nerelere gidilir, ne yapılır ondan öğrendim ;)

Eminim bütün annelerin farklı farklı ama bambaşka muhteşem özellikleri vardır..
Herkesin annesi kendine kıymetli..
Ama her birinin ortak özelliği fedakarlık olsa gerek..

Benim düğün hazırlıkları annemin sayesinde toparlandı.. Çok yoruldu.. Çok koşturdu.. Annemin hakkını asla ödeyemem.. Allah binlerce kez ondan razı olsun...

Annemin özelliklerini yazsam inanın milyonlarca sayfa dolar..
Çok farklı bi kişi sanki bu dünyaya ait değil..
Sanki içinden tüm kötü huylar alınmış gibi..
Meleklerin yeryüzündeki sembolü gibi..
Neyse..
Lafı fazla uzatmayayım..
Annemi çok seviyorum..
İyi ki başımızda..
İyi ki annemiz..
İyi ki var..
Bana göre gelmiş geçmiş en muhteşem anne..
Seni seviyorum melek annem..

Anneler günün kutlu olsun :)


 CC :)


Not: Aslında hergün anneler günü bunu tek bir güne indirgemeyi yadırgıyorum ama gördüğümde hoşuma gitti bende Body Shopun anneler günü için hazırladığı kişisel bakım setinden aldım çilekli mis gibi bişey.. Anneme layık değil ama idare etsin artık napak;)