Eleştiri, belki öğrenemediğimiz ya da hazmedemediğimiz için genellikle olumsuzluk çağrışımı yapan, dilimizde fransızcadan "kritik" sözcüğünden gelmedir.. ki kritik kötü birşey değildir...
Hayatımızda bazı insanlar var , gerçektende bizim için bizi eleştirirler..
Kişiliğimizin zede görmemesi, yanlış anlaşılmamamız için yaparlar..
Benim hayatımda bu konuda en önemli kişilerden biri abimdir..
Bildiği, emin olduğu konularda çatır çatır eleştirir.. Çoğundada haklıdır..
Eleştirdiği zaman ilk başta kızarım hayır yanılıyorsun der kabul etmekte güçlük çekerim.. Kızarırırm bozarırım ama az biraz düşündüğüm zaman gerçekten haklı olduğunu görürüm..
Kendi kaşı gözü için eleştirmiyor benim için beni eleştiriyor..
Bazen onun haklı olduğunu ona söyleyemem gurur yaparım bazende dikkate alıcam derim..
Onun eleştirileri, yaşam tecrübeleri sayesinde kendimi geliştiriyorum ve daha az hata yapıyorum.. Keşke her eleştiren onun gibi yapıcı olabilse ve iyi niyetli olabilse...
Sizinde hayatınızda vardır yapıcı eleştiri yapanlar.. Onlar bizim editörümüz, kıymetlerini bilmek lazım...
Onların 1 eleştirisi belki dışardan gelebilecek 100 eleştiriyi engeller..
Ama gel gorki herkes abim gibi degil.. Bazi insanlar varki canimizi acitmak kendi ezikliklerini vurgulamak icin kucuk dusurmek icin elestiriyor..
Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanır; kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru: "Sen artık ressam sayılırsın Racaçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek.", diyerek resmi, şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ve insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden bir not bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki, resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.. Ranga Guru: "Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün... Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin... Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Sevgili Raciçi mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.", demiş...
İşte böyle sevgili dostlar..