13 Şubat 2013 Çarşamba

Sevgi Dışında Herşey Hiçbirşeydir!


Sevgi dışında herşey hiçbirşeydir!
Bu söz belki biraz bünyeye ağır gelebilir, çok kapsamlı gelebilir ama madem bugün Dünya Sevgililer Günü o zaman bende sevgi ile ilgili bikaç şey söylemek isterim..
Sevgi, sadece karşı cinse duyulan bir sevgi olarak algılanmamalı..
Sevgi, öncelikle Yaradanı sevmekle başlar… Onun yarattığı güzellikleri, ondan dolayı sevmektir…
Gerçek anlamda Mevlayı sevenden bir kötülük gelmez… Çünkü sevmenin en güzelini zaten kalbinde taşır… bu yüzden kalbi kararmamıştır..
Sevgi ile birlikte kalp yumuşar, hoşgörü başlar…
Anne, apayrı bir sevgilidir… Su gibidir! Ona doyamazsınız.. Azıcık görmeyin, konuşmayın susarsınız diliniz damağınız kurur..
Baba, ekmek gibidir… Onun sevgisi olmadan eksik kalırsın.. Doydum dersin ama doymazsın.. Berekettir herşeyden önemlisi… Vazgeçilmezdir… Baş tacıdır…
Kardeşler çikolata gibidir… Mutluluk verir… Onlar varsa başka abur cubura (arkadaşa) gerek duymazsınız..
Sevginin en anlam veremeyeceğim kısmı ise eş sevgisidir.. Tamamen yabancı apayrı bir kişinin 25 yıl sonra gelip kalbinde baş köşeye oturması, onun nefes alıdığını  hissetmenin bile mutlu ettiği, tarifi imkansız birşey… 
Sevmek bizi özgürleştiren, hafifleten ve bir duygu…
Sevmek mutluluk veriyor tabii isteyene…
Allah kalbinde sevgi olmayan insanlardan bizi korusun! 
Amin...

13 Ocak 2013 Pazar

Olmak ya da Olmamak

Geçen haftaya kar ile başladık.. Sabah uyanıp her tarafın bembeyaz olduğunu gördüğümde çok mutlu oldum... Aslında hafta başlamadan yaptığım bir sürü planım vardı.. Kar ile birlikte hemen hemen hepsini ertelemek zorunda kaldım. Sonra düşündüm Allah istemezse, nasip etmezse biz hiç birşey yapamayız... Biz sadece aciz bir kuluz. Herşeyi yaptığımızı, yapabileceğimizi düşünürken bi anda hava değişimiyle şap oturuyoruz.. İşte bu kadar basit.
Bi de olaya başka bi pencereden bakarsak, Allah isterse, kısmet ederse olmayacak ne varsa olur.. Sizinde başınıza çok gelmiştir... İmkansız şeyler vardır ama gün gelir imkansız olmaktan çıkar. Bu, hastalık olabilir, iş olabilir, ders notu olabilir, çocuk olabilir.. Liste uzarda gider.. İstemeyi bilirsek Rabbim tüm güzellikleri nasip eder.. Tıpkı bazı şeyleri nasip etmediği gibi.. Yeni bir haftaya başlarken Yüce Mevlam tüm güzelikleri bizlere nasip etsin..
Amin ...

Muhafazakar stil önerileri için ise.. www.kubratekin.com

12 Ocak 2013 Cumartesi

Pozitif- Negatif

Pozitif ve negatif kelimelerine bu ara kafayı taktım.. Pozitif enerjiye ve negatif enerjiye iyiden iyiye inanır oldum.. Hatta din, dil, ırk ayrımı yapmayan ben; pozitif insan negatif insan ayrımı yapmaya başladım.. İnsanları buna göre kategorize ettiğimi farkettim.. Bunuda yapmamdaki en önemli neden bazı kişilerle görüştükten sonra enerjim çekiliyor, başım ağrıyor, karamsarlaşıyorum. Bazı kişilerlede görüşüncede; sanki bulutlarda uçuyorum, dünyanın en hafif kişisi benim hissiyatı oluyor..Ben yapı olarak karamsarlıktan çok uzağım.. ama çakralarım çok açık sanırım hemen etkileniyorum.. Çakra demişken ilginç bir konudan bahsedeyim.. Önemli çakralardan biri başımızın tepesindeymiş. ve saç en çok negatif enerjiyi çeken şeymiş.. Bu yüzden bütün dinlerde erkekler ibadet ederken başının tepesini örtermiş..Bizde erkeklerin taktığı takke gibi düşünün.. İbadet ederken her türlü kötü enerjiden uzak olmayı sağlarmış.. Kaynak ne kadar doğru onu bilemem paylaşayım istedim..

Pozitif Kalmanız Dileğiyle :)

(Bu arada adaçayı yaprağını yakıp tütsü yapmak mekandaki negatifliği alıyormuş.. Benden söylemesi)


5 Ocak 2013 Cumartesi

LIFE OF PI ( Pi' nin Yaşamı)

Pasifik Okyanusunda batmış gemiden arda kalan Bengal Kaplanı ve sadece siz olsanız minik bir sandalda yaşam mücadelesi vermeye çalışsaydınız ne yapardınız?

















2 Ocak 2013 Çarşamba

Yeni Web Sitem Açıldı

Bundan sonra muhafazakar stil önerilerini bulabileceginiz ve cesitli soylesilerin yer alacagi yeni web sitemede bekliyorum... Kupkupsekerde ise yepyeni keyifli yazilari goreceksiniz insallah..

www.kubratekin.com

Trafikte Sıkılmamak İçin..

Geçtiğimiz gün minik bir misafirimiz vardı.. Bizimle bi kaç gün zaman geçirdi.. Ondan çok şey öğrendim.. Ufaklıkların hayata bakışı çok farklı.. Bizim gibi sığ düşünmüyorlar.. Detayları bizden daha iyi yakalıyorlar.. Ufak şeylerle mutlu oluyorlar.. Bizim önemsemediğimiz görmediğimiz herşeyin farkındalar..
Misafirimiz İstanbuldaki akvaryumu görmek istedi biz ise trafikten çekindik ama o gitmekte ısrar edince hadi gidelim dedik.. Bu trafikte oraya nasıl gideceğiz diye düşünürken birde baktık farkında olmadan gitmişiz.. Nasıl mı?
Bizim pıtırcık dedi ki hadi bi oyun oynayalım yolda gördüğümüz Türk Bayraklarını sayalım dedi.. İlk başta sadece kendisi saydı birde baktıkki bizde yana yakıla Türk Bayrağı arıyoruz :) ve yol bitene kadar 136 tane bayrak gördük.. Öyle eğlendikki tarifi imkansız.. Sonra ne mi oldu?
Akvaryuma gittik ve ufaklığımız sıkıldı hadi eve dönelim dedi :) ama demeye fırsat kalmadan çıktık..
Hayat onlarla güzel..

Yeni Yıl ve Yapılacaklar Listesi

Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık..
Bir yıl daha yaşlandık..
Yeni yıl yeni umutların habercisi olarak bilinir.. Her yıl yeni isteklerimiz, yeni hayallerimiz olur.. Kimi gerçekleşir, kimi ise hayal kırıklığına uğrar..
Her yıl yapılacaklar listesi çıkarırım.. Uzun uzadıya yazarım bu dünya ve asıl dünya için yapılacaklar listesi şunu da yapacağım bunu da yapacağım vesaire..
Lisede ablalarımız bize çetele tuttururdu bilen bilir :) onun gibi birşey bu da..
Listedeki herşeyi yapabiliyormuyum diye sorarsanız malesef :( ama beni tetikleyen birşey oluyor.. En azından yapmaya çalışıyorum..
Hatta bi dönem aylık ve haftalık yapılacaklar listeside hazırlıyordum.. bu aralar onu çok ihmal ettim..
Bu yılda listemi güzelce hazırladım bakalım sene sonunda durum ne olacak :)
Sizede tavsiye ediyorum hayatınızı düzenleyen yapılacaklar listesi çıkarmanızı..
Bu arada söylemeden geçecemeyeceğim 1 Ocak kutsal şehir Mekkenin fethedildiği gün..
Hepinize hayırlı yıllar diliyorum..

26 Aralık 2012 Çarşamba

Teşekkürler..

Yazmayı özledim.. Ne kadar oldu yazmayalı.. Oysa yazmak beni rahatlatan birşeydi.. ve bu yüzden iç geçiriyorum.. Bu aralar yazmadım çünkü yüksek lisansımın bitirme projesine odaklandım.. Onu yaparkende, kafamda yeni fikirler oluşmasını bekledim.. Daha zinde daha yeni düşüncelerle karşınıza çıkmak istedim.. Çok şükür projem bitti ve teslim aşamasındayım.. Projemi yaparkende bana faydası olacağına inandığım ve katılmayı arzuladığım, İstanbul Moda Akademisinde ünlü stil danışmanı Tülin Kermen' den 'Stil Danışmanlığı' eğitimi aldım.. Bu konu ile ilgilide yeni yılda; yeni bir web siteyle  ve yepyeni bir tasarımla sizlerle birlikte olacağım.. Küpküpşeker benim bebeğim ilk göz ağrım bu yüzden burada hobi olarak yazmaya devam edeceğim.. Sizin desteğiniz sayesinde Küpküpşeker büyüdü ve gelişti.. Bunun için teşekkür ediyorum.. İyi ki varsınız..

17 Kasım 2012 Cumartesi

Bilgisayar Detoksu

Son zamanlarda sürekli bilgisayarda yazı yazıyorum araştırma yapıyorum derken oldukça içli dışlı olduk.. Bu arada bilgisayarımdan gelen your startup disk almost full yazısını görmekten fenalık geldi.. Başta görmezden geldim olur kuzuum yer vardır senin kalbin çok geniş diyerek geçiştirdim.. Öyleydi böyleydi derken bilgisayarım yeni güncellemeleri bile yapamaz oldu. Tatile gittik fotoğraf makinamı boşaltacağım enough space gibi uyarılarla beni geri çevirmeye başladı. Telefonumu bağlıyorum resimleri aktaramıyor yine aynı uyarı.. Aldı mı beni bir panik.. Ben ne yapacağım bilgisayarım dolu ve benim daha fazla yere ihtiyacım var.. Bilgisayarımın harddiskini arttırabilirim gibi bir güzel haberle kendimi Apple Store da buldum.. Onlarda benim bilgisayarım için böyle bir uygulama yapılamayacağını söyleyince kara kara düşünmeye hatta yeni bilgisayarlara bakmaya başladım.. Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş bende de o hesap abim dediki gel Kübra bilgisayarına yeni güncelleme yapalım.. Bende bunun mümkün olmayacağını çünkü 1 resmi bile yüklemekten aciz olduğunu söyledim.. Aaa dedi bilgisayara diyet yaptıralım dedi meğer diyet programı varmış ve fazlalıkları sistem atıyormuş.. O programdan sonra epeyce bir yer açıldı sonra bana tavsiyede bulundu neden lüzumsuz dosyaları, resimleri, mailleri vs silmiyorsunki.. Onları müsait olduğunda elden geçir daha da yer açılır dedi.. Bende oturdum bilgisayarın başına açtım iphoto mu.. Allahııımmmm ne kdar lüzumsuz resim var öyle.. 1 resimden 45 tane çekmişim hiç alakam olmayan kişilerin adını soyadını nerde yaşadığını bilmediğim insanların dağların taşların kuşların böceklerin resimleri hepsini sildim.. Yahu arkadaş; sevmediğim tanımadığım bilmediğim benim için bi anlam ifade etmeyen kişilerin benim bilgisayarımda ne işi var.. Sonra izlediğim ama yer işgal eden filmler, kullanmadığın applicationlar falandı filandı derken bilgisayarımın yarısını boşalttım.. Dosyaları düzenledim şimdi hem hızlandı hem hafifledi hemde olması gereken dosyalar için yer açıldı.. Bilgisayar detoksu olur mu demeyin oluyormuş vallaaa....

2 Kasım 2012 Cuma

Bu Yazı Şevval' e..

Bugün benim için çok özel bir gün..
Sebebi, bana ' HALA LIK' duygusunu ilk defa yaşatan Şevvalin doğum günü..
Doğar doğmaz gözlerini açtı.. Hadii yaa dediğinizi duyuyorum ama onun gözlerini açması bile mükemmel bir duyguydu... Üzüm karası hayatımda gördüğüm en güzel gözler onundu..
Edalı edalı yürür, bilmiş bilmiş konuşur..
Burnu fındık gibi çok kıskanıyorum onun o güzel burnunu bu sebeptendirki her defasında ısırıyorum..
Dudakları ise kiraz gibi kırmızı.. Öyle güzelki insan bakmaya doyamıyor.. Maşallah diyelim okurken..

Bu ara elbiselere ve topuklu ayakkabılara merak saldı.. Süslü püslü elbiseleri olmadan sokağa adım atmıyor.. adım çıkmış dokuza inmez sekize halasına çekmiş diyorlar :)

Sağ yanağı çikolata yemekten tatlı, sol yanağı acı, burnu ise ekşi.. ( Öptürmek istemediğinde bir oyun yaparak acı- tatlı- ekşi gibi tabirler kullanıp öpüyorum)
Şevvali tanımla desem nasıl tanımlardın diye eşime sordum..
Tatlı, güzel, akıllı, çok bilmiş, prenses, dedesinin torunu olduğunun farkında, orjinal ve türünün son örneği dedi..
Prensesim bu yıl okula başladı.. Okulun ilk günü içim burkuldu bu kız ne zaman büyüdü de okula başladı.. Doğduğu zaman dün gibiydi..
Sanırım yaşlanıyorum :)
Size şunu söylemek istiyorum.. Yeğenler hayata değer katıyor, anlamlandırıyor.. Muhteşem bir duygu.. ve işin garib tarafı ne kadar yeğeniniz olursa olsun her birine sevginiz farklı oluyor her biri için kalbiniz ayrı bir heyecanla atıyor.. Her bir yeğeni ayrı ayrı ama çok seviyorsunuz.. Bu duyguyu yaşamayı Allah herkese nasip etsin..
Amin..

19 Ekim 2012 Cuma

En Son..


En son ne okudum: İlk 5 Dakika- John Corr ( İnsanlarla görüşmedeki ilk izlenimler hakkında bilgi veriyor ehh işte kıvamında bir kitap)
En son hangi mekana mest oldum: Anadolu Hisarındaki Lacivert her defasında beni benden alıyor..
En son neye katıla katıla güldüm: Cem Yılmazın şovuna
En son ne izledim: A Separate- etkileyici bir İran filmi
En son hangi CD yi aldım: Sıla- Vaveyla ( 4-5-8. şarkılar muhteşem)
En son neye şaşırdım: Fruit fly isminde miniminnacık bir sinekle insan beyni inanılmaz benziyormuş ve benim genetikçi çok sevdiğim bir arkadaşım o minicik sineğin beynini inceliyor..



Nazar...


Tabak, çanak, bardak kırılsa.. Nazar çıktı..
Ayağımız kayıp düşsek.. Nazar değdi..
Grip Olsak.. Göz değdi..
Sevdiğimizle tartışsak.. Nazara geldik..

Nazar diye birşey var.. İlk çağdan beri insanlar nazardan korunmak için birşeylerle uğraşmış... Dinimizde nazar hak ve birçok hadisi şeriftede geçiyor.. İslamiyetin yanı sıra hemen hemen tüm dinlerde nazara yer veriyorlar.. Bilim adamları da nazar diye bir olayın var olduğunu söylüyorlar..

Peki bu nazar dediğimiz şey nedir?

Nazar; kem göz, beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakarken gözden beyne giden sinyallerle olan bir çeşit hipnoz.. Nazara bu yüzden halk arasında kem göz de deniliyor.. Bazı insanların yıldızı düşük oluyor ve nazarı daha çok çekiyor.. Bazı insanlarında bakışları daha etkili oluyor ve nazarı çok değiyor..

Benim size söylemek istediğim nazar diye birşey var.. ama herşeyin sorumlusu nazar değil! Artık dilimize öyle yerleşmişki.. Biz suçlu hatalı değiliz her yönden mükemmeliz herşey nazarın suçu yani karşımızdaki insanların gözlerinden gelen sinyaller.. Başka insanların bakışları, çekememezlikleri, kıskançlıkları falan filan..
Yok arkadaşım kabul etmiyorum..
Nazar var nazar var şimdi..
Sen gözünün önüne bakma yere düş ondan sonrada nazarı suçla..
Sağlığına yediğine içtiğine giydiğine dikkat etme sorumlusu nazar de..
Sevdiğin kişiye car car car cevap ver kalbini kır suçu nazara at.. ( Yok öyle bir dünyaaaa)
Sen tüm tedbirleri alırsın( dua ile) ve yinede nazar değer bunu da bal gibi hissedersin.. Başın ağrır üzerinde ağırlık olur.. O zamanda koruyucu kalkan Felak Nas Surelerini okur üfler kendine gelirsin.. Ya da hergün muhteşem dua Ayetel Kürsi okuyarak güne başlar kendini korursun..
Yaptığın her yanlışta, hatada başkalarını suçlamak, o haset bu kıskanç vs... sadece kendine zarar verir.. Paranoya olarak gezer durursun..Yalnız kalırsın..  O zaman görürsün nazarı.. Benden söylemesi!!!



10 Ekim 2012 Çarşamba

Hoofdboek Çekimler

Hoofdboek, farklı farklı kültürdeki tesettürlü kadınlarının örtünme şekillerinden oluşan bir dergi hazırladı.. Çekimler çok başarılı.. Her kültürün ayrı bir güzelliği, ayrı bir havası var.. Tesettür her kültürde her ülkede yarı bir güzel.. Öyle değil mi?

Hoofdboek İle Çekimler




5 Ekim 2012 Cuma

Eleştiri...

Eleştiri, belki öğrenemediğimiz ya da hazmedemediğimiz için genellikle olumsuzluk çağrışımı yapan, dilimizde fransızcadan "kritik" sözcüğünden gelmedir.. ki kritik kötü birşey değildir...
Hayatımızda bazı insanlar var , gerçektende bizim için bizi eleştirirler..
Kişiliğimizin zede görmemesi, yanlış anlaşılmamamız için yaparlar.. 
Benim hayatımda bu konuda en önemli kişilerden biri abimdir..
Bildiği, emin olduğu konularda çatır çatır eleştirir.. Çoğundada haklıdır..
Eleştirdiği zaman ilk başta kızarım hayır yanılıyorsun der kabul etmekte güçlük çekerim.. Kızarırırm bozarırım ama az biraz düşündüğüm zaman gerçekten haklı olduğunu görürüm..
Kendi kaşı gözü için eleştirmiyor benim için beni eleştiriyor.. 
Bazen onun haklı olduğunu ona söyleyemem gurur yaparım bazende dikkate alıcam derim..
Onun eleştirileri, yaşam tecrübeleri sayesinde kendimi geliştiriyorum ve daha az hata yapıyorum.. Keşke her eleştiren onun gibi yapıcı olabilse ve iyi niyetli olabilse...
Sizinde hayatınızda vardır yapıcı eleştiri yapanlar.. Onlar bizim editörümüz, kıymetlerini bilmek lazım...
Onların 1 eleştirisi belki dışardan gelebilecek 100 eleştiriyi engeller..
Ama gel gorki herkes abim gibi degil.. Bazi insanlar varki canimizi acitmak kendi ezikliklerini vurgulamak icin kucuk dusurmek icin elestiriyor.. 


Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanır; kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru: "Sen artık ressam sayılırsın Racaçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek.", diyerek resmi, şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.


Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ve insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden bir not bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki, resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.. Ranga Guru: "Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün... Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin... Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Sevgili Raciçi mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.", demiş...

İşte böyle sevgili dostlar..