1 Ekim 2012 Pazartesi

Bir Güzel Butik: Monfiyonk ya da M' Fiyonk Butik

İnternette alışveriş sitelerinde ara ara kampanyalarını gördüğüm ama hakkında pek birşey bilmediğim bir markaydı Monfiyonk.. Oradan aldığım kıyafetleri görenler soruyordu nereden aldığımı.. Bende internetten aldım adresleri var mı yok mu bilmiyorum diyordum.. Web sitelerini buldum ve oradan mail attım.. Maile kibarlıkla geri döndüler ve o günden sonra Monfiyonk ile güzel bir iletişim başladı aramda.. Meğer Monfiyonk internet üzerinden satış yaptıklarında kullandıkları markaymış.. Asıl yerleri Bağdat Caddesinde m' fiyonk Butikmiş.. Butiğe gittiğimde beni çok sıcak karşıladı Sevgili Merve.. Işıl ışıl elbiseler, etekler, tuniklerle dolu bi yer.. Butikte nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz.. Sadeliği sevenler için sade zarif modeller, kokoşlar için oldukça süslü gömlekler, ceketler vs.. Taşın, ışıltının her türlüsü var... Butiğin ambiyansı da çok güzel.. Merve ile aramızda konuşurken facebook ve twitterda da faaliyet gösterdiklerini, oralardan satış yaptıklarını öğrendim.. Postun en sonunda iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz.. Kendilerine ait bloglarıda var.. Eğer İstanbulda yaşamıyorsanız m' fiyonkla internet üzerinden bağlantı kurabilirsiniz.. İstanbulda yaşıyorsanız butiği mutlaka ziyaret edin.. Kıyafetlerin resimlerini sizinle paylaşıyorum çeşit çeşit renk renk.. Her zevke hitaben..











































































Butiğin iletişim bilgileri

Adres: Noter Sokak(Sahil Kısmı) Köşem Apt. No:7 Şaşkınbakkal
twitter
Facebook

1 Eylül 2012 Cumartesi

Deve Kuşu

Dün Selçukla konuşurken laf lafı açtı.. Hayatta birşey başaramamış sadece onun bunun artıklarıyla geçinen çok laf az icraat yapan bi kızdan bahsediyordum... Selçuk bana dediki sen deve kuşunun hikayesini biliyormusun? Bende ıııı ıhhh dedim.. ve anlattı..
Deve kuşuna sormuşlar..
Bu yükü taşırmısın?
Hayır taşıyamam ben kuşum demiş..
O zaman uçarmısın demişler..
Hayır uçamam ben deveyim demiş..
O hesap iş yerinde, okulda, çarşıda, pazarda bunun gibi tonla insan var.. İşine gelince kuş işine gelince deve.. ama işin özü sen nesin derlerse bir hiç.. Uzak dursun böyleleri bizlerden ve sevdiklerimizden..

Samimi Olamama Sendromu

Geçen gün kendimi xyz güzellik salona attım 1 günlüğüne şımarayım diye..
İlk defa gittiğim ve denemek için gittiğim bir yerdi..
Randevuyu 1 hafta öncesinden aldım ( çok yoğun çalıştıkları için)
Oraya gittiğimde gördüğüm manzara iliginçti..
5 kişi çalışıyor ve hepside sivilceli, asık suratlı, bazıları şişman, saç baş darma dağın..
Bana garip geldi..
Çünkü ben güzellik salonuna gidiyorsam oradaki personeli bakımlı, alımlı, güzel, güler yüzlü görmek isterim..
Örneğin bana sivilce tedavisi yapacaksa yüzü porselen gibi olmalı ki samimi olsun..
Randevu saatinde gittim benden başka 1 Allahın kulu yoktu..
Hani çok yoğundu..
Telefonlar geliyor ama biz çok doluyuz cevabını veriyorlar..
Oysaki ben orda gördüm basbayağı televizyon izleyip dedikodu yapıyorlar..
Sahipleri başlarında olmadığı içinde herkes kendi havasında..
Bi daha gidermiyim oraya asla gitmem!
Aldığım hizmette kusur yoktu ama samimi olmayan mış gibi davranan yerlerde benim işim olmaz..
Güzellik salonu açıyorsan personelin bakımlı olmalı, güler yüzlü olmalı..
Aksi takdirde 1 yılın sonunda kapanırsın..
Butik işletiyorsan güler yüzlü olacaksın..
Güzel giyineceksin..
O günden sonra aklıma takıldı samimiyetsiz insanlar..
Samimiyetsiz duruşlar..
Samimiyetsiz bakışlar..
Samimiyetsiz konuşmalar..
Samimiyetsiz gülüşler..
Peki samimiyetsiz yapılan işlerden hayır gelir mi?
Sirkeyi sevmeyen sirke üretebilir mi?
Faiz yiyen faizsiz bankacılık hakkında konuşabilir mi?
İslamiyetin yükümlülükleri hakkında bıt bıt konuşup, makaleler yazıp namaz kılmamak olur mu?
Şişman olan diyetisyen olabilir mi?
Bizim sorunumuz külliyen yaptığı işleri samimiyetle yapmamak..
Ortalıkta samimiyetsizlik sendromu aldı başını gidiyor..
Mış gibi yaşamak..
Mış gibi yapmak..
Sonra da tepetaklak..
Not: Bu yazıyı yayınladıktan sonra annem bana çok güzel bi kaç yorum göndermiş..
Beyti Restoranı örnek vermiş.. Bilmeyenler için söyleyim Beyti Restoran kralların kraliçelerin İstanbulda yemek yediği, et dediğimizde 2 kere düşünmemizi sağlayan şahane bir restoran.. Buranın sahibi Beyti amca her masayı tek tek dolaşıp hatır soruyor.. Gittiğinizde görürsünüz.. Yaşlı, sevimli, ton ton biri.. ama o yaşa rağmen işinin başında yaptığı işi samimiyetle inanarak gönülden yapıyor.. ve sonucuda başarı..
Yahudilerin başarılı olmasının temel nedeni yaptıkları işi samimiyetle yapmak.. Çok eleştirilecek çok yanlış insan dışı işleri var.. Ama ticarette 1 numaralar.. Bunun en önemli nedeni samimi olmaları.. Allah çalışına, inanana ne isterse bu dünyada veriyor.. İslamiyette ise cemaatlerde samimi olan cemaat başarılı oluyor.. Kim ne derse desin başarılı oluyor.. Samimi olmayanlar ise bu ülkeye çok zarar verdi.. ve şu anda isimleri piyasadan silindi..

24 Ağustos 2012 Cuma

Tekerooo( Te quiero) Barcelonaaa

Bayramda 3 günlük bi kaçamak yaptık.. ve Barselonaya gittik.. Çok keyifliydi..Sahil şehri olmasından dolayı insanlarda sıcaklık, rahatlık var, mutlu, eğlenmeyi seviyor.. 
Daha önce İspanyanın Endülüs tarafına gitmiştim ama burası taban tabana zıt.. Madrid gibi elit değil.. Avrupa şehri gibi değil.. Burası İspanyanın Katalunya özerk bölgesinin başkentiymiş..Hatta bu şehirde konuşulan dil Katalanca hemen hemen herkes İspanyolcayıda biliyor her 2 dilde hakim.. Antonio Gaudi isminde bir mimarın başlattığı modernizm akımıyla şehir planlanmış.. Şehir merkezindeki evler binalar çok tatlı.. Buraya gelmeden önce herkes Gaudinin eserlerini gör dedi. Zaten şehirde Gaudinin eserlerinden başka görülecek çok güzel bi mekan yok.. Gaudi dediğimiz mimar rengarenk mozaiklerden çatılar yapmış değişik evler yapmış.. Yaptığı binalar hep yuvarlak hatlı ve görünüşü çok güzel.. Selçuk bir inşaatçi olarak Gaudinin eserlerini çok feminen buldu.. Bizdeki mimarlarada böyle imkanlar tanınsa kralını yapar diyor.. Mimar Sinanımızla mukayese edilemez diyor ama şu bi gerçekki Gaudi çok başarılı bir mimar ve bunu da şehirde bir marka haline getirmişler.. Barselona demek Gaudi demek gibi oluyor.. 
Şehri yürüyerek gezdik.. La Ramba diye bir caddesi var bizdeki İstiklal gibi salaş.. Resimler yapılıyor, sokak sanatçıları bi yandan çalıyor, el işi hediyelikler satılıyor.. Ara sokaklarda bi sürü farklı farklı mekan var ve her yer insan dolu.. Ayrıca turistik üstü açık otobüsler var annem sayesinde o otobüsleri her ülkede kullanıyoruz.. Şehri birde onunla gezdik.. Şehirleşmesini çok beğendik.. Derli toplu ve yollar güzel..
Gittiğimizde Barselonanı maçı vardı.. Sevdiğimle maça gittik.. Centilmence, şikesizce bir maç izledik.. Messiyi gördük.. Çok keyifli vakit geçirdik..
Flamenko gösterisine gittik.. Tak tak tak ayak seslerini dinledik. Çok sevdik Flamenko dansını ama 
Anadolu Ateşiyle kıyas edemeyeceğimizi gördük..
Gittiğimizde Gracia festivali vardı. Her sokakta değişik şovlar vardı.. Şarkı söyleyen, dans eden herkes oradaydı.. Standtlar açılmış, insanlar yiyor içiyor eğleniyor.. Festivalde dönercide vardı :) Alkol tüketimi çok fazla olması bizi rahatsız etti o yüzden çok uzun süre kalmadık festival alanında..
Mavi dondurması vardı ondan yedik..
Orada kaldığımız hergün Hardrock Kafede bir öğün yedik son gün oradaki servis elemanı kocaman 1 bardak kolayı telefonuma, üstüme ve fotoğraf makinama dökerek bize elveda dedi :)
 Barselonanın nasıl bir ambiyansı olduğunu anlamanız için aşağıdaki şarkıyı koydum.. Görsellere bakarken açıp dinlerseniz Barselonayı anlarsınız..












19 Ağustos 2012 Pazar

Bayram Mesajı

Bayramınız mübarek olsun..
Rabbim nice nice en güzel bayramlara bizleri kavuştursun..
Kayseri tabiriyle Allah yılına güle güle yitirsin..
Bayramda yüzünüzde gülücük, kalbinizden sevgi olsun..
Küpküpşeker tadında bir bayram olsun...

Not: Çocuklara harçlık vermeyi sakın ihmal etmeyin.. Çocukken alınan harçlıklar unutulmuyor...

16 Ağustos 2012 Perşembe

Biri Beddua mı Etti???


Pazar gününden beri boğazım ağrıyor.. Önemsemedim geçer gider dedim..
Ama malesef geçmek yerine çok arttı..
Sorun bademciklerimde sandım.. Çünkü kızarmıştı..
Önce gitmedim doktora..
Nasıl olsa geçer bi kaç gün soğuk içmez dikkat ederim dedim..
Sonra baktımki hiç bi şekilde yiyemiyorum, içemiyorum, yutkunamıyorum, konuşamıyorum..
En çokta konuşamamak ağır geldi.. Sesim çıkıyordu ama Nihat Doğanın sesi gibiydi.. Yanık yanık..
Doktora gittim..
İlk defa duyduğum bi enfeksiyon..
Dil köklerim enfeksiyon geçiriyormuş :)
Aklıma birilerinin beddua ettiği düşüncesi geldi..
Acaba ben patavatsızlıke ettim münasebetsizin biride hay dilin şişsin  senin Kübra diye beddua mı etti?
Eğer beddua eden kişi bu yazıyı okuyorsa bedduasını geri çeksin.. Dilim yeteri kadar şişti.. Dersimi aldım...
Şaka bi yana ufak tefek hastalıkları önemsiz görmemeliyiz.. Ben boğazın bu denli önemli olacağını düşünemezdim.. Kendim yaşayıp görünce.. Vücudumuzdaki en ufak noktamızın bile kıymetini bilmemiz gerektiğini düşündüm...
4 tane ilaç kullanıyorum.. Hepsinin de tadı berbat.. ama artık yutkunurken canım eskisi gibi acımıyor..

10 Ağustos 2012 Cuma

İyi ki Doğdun Yakışıklım 2

Yakışıklı hemde çok yakışıklı.. Telefonumda ( Selçuk hayatıma girdiği zaman dahil) yakışıklım olarak kayıtlıydı.. Sonradan Selçuk yakışıklım 2 olarak değiştirmiş çok güldüm.. 
Benden sadece 18 ay büyük.. 
Çok dayak yedim çocukken hep saçımı çekerdi ağlatırdı.. Şimdi ise hep neşelendiriyor..
Yıllarca ablası gibi durdum şişmandım ya :)
O ise benim aksime çok fit 1 kilo alsa hemen dikkat ederdi.. Hoş hala öyle.. Evlendikten sonra kilo almayan sayılı erkeklerden biri.. Bi bayan olarak bazen sinir oluyorum bu duruma..
Orjinal biri.. Hayatta en çok keyif aldığı şeylerden biri tasarım yapmak.. Üniversitede hemen hemen tüm sunumlarımı abim hazırladı.. Bu konuda üstüne tanımam.. Kendisine bu konuda iyi olduğunu söylediğimizde asla kabul etmiyor çok mütevazi davranıyor.. Keşke izin versede tasarımlarını sizinle paylaşsam..
Onu hatırladığımdan beri çok ince düşünür.. Kimsenin düşünmediği detayları, noktaları yakalar.. İkili ilişkilerde bu özellikle çok işe yarıyor..
İnanılmaz bi ikna kabiliyeti var.. Onu bu konuda çok kıskanıyorum.. 2  dakikada insanı fikrinden caydırabiliyor..
BMW Z4 tutkusu var.. Bu tutku öyle böyle değil.. Ona porche alın gider satar yerine 2 tane z4 alır garajına koyar.. Başka arabalar umrunda değil kralı gelse bakmaz..
Süper yemek yapar.. Hani yemek derken sadece lezzetten bahsetmiyorum öyle bir sunum yaparki bir bayan olarak çekip başka ülkeye gitmek istersiniz..
Çok güzel giyinir.. Şimdi ben ne yapıyorum biliyomusunuz. Selçuğa hediye alacağım zaman abimin üstündekilere bakıyorum nerden aldıysa gidip aynısını alıyorum :) hiç hoşlanmam kendime yapılsa... ama napiyim erkeğe hediye almak zor..
Bi ara dediki kebabın tadı bana aynen ıspanak gibi geliyor sevmiyorum :) bu benzetmeyi hatırladıkça gülüyorum ve ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.. 
Mc Donaldsı, Wendysi Dünya genelinde onun kadar seven var mı bilmiyorum.. Her öğün yese yinede bıkmıyor..
Saatin camını sadece pırlantanın çizdiğini ondan öğrendim.. ve daha sayamayacağım sayısız gündelik yaşamda işe yarayacak bilgiyi ondan öğrendim..
Çok duygusaldır.. Aileye aşırı bağlıdır.. Eşinin parmağı acısa onun daha çok acır..
Neşeli olduğu zaman ortamın ambiyansını değiştirir ama sinirliyse uzak durmak en güzeli..
Kalbi çok güzel.. Kendisi çok güzel.. Onu tanıyıpta sevmeyen varsa kesin çekemiyodur..
Şimdi tüm bunları yazdıktan ve yayınladıktan sonra bunları yazdığım için sıkı bir azar beni bekliyor :) hazırlıklıyım buna..
Biz abimi çok seviyoruz..
İyi ki hayatımızda..
İyi ki var..
Hepi bört dey.. iyi ki doğdun :)

7 Ağustos 2012 Salı

Ramazan mı Karnaval mı?

Merhaba

'Orucu uykuya tutturursak sevabı da rüyamızda görürüz' yazımdan sonra Dilek Korkmaz isimli bir okuyucu bana aşağıdaki yazıyı mail atmış.. Bende bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.. Biraz ağır bir yazı yoruma ve eleştiriye açık cümleler var.. Yaşadığımız çağa göre de biraz yaşamalıyız diye düşünüyorum.. ama unuttuğumuz es geçtiğimiz bir takım güzel noktaları hatırlatıyor.. Buyrun bakalım keyifli okumalar..



”RAMAZAN MI, KARNAVAL MI?”
Ramazan geliyor, geliyor, geliyor! Geldi! Ramazan kimdir? Ramazan nedir? Ramazan niçindir? Bu Ramazan’da da, “ nerde o eski Ramazanlar” mı diyeceğiz? Ramazan’lar olurken biz nerdeyiz? Hiç Ramazan’lar eskir mi? Eğer eskide kaldıysa Ramazan’lar biz nerde kaldık? Eğer Ramazan’ın tadı yoksa artık, bizim tadımız var mı? Ramazan’ın tatsızlığı hakikatte kimin tatsızlığıdır? Tadı olmayan insanın Ramazan’ı tatlı olur mu? Hem Ramazan tatlı olsun diye mi yaratılmıştır? Tadı, tuzu olan bir şey midir ve yenilir, içilir mi Ramazan? Yemeden ve içmeden kesilmekse Ramazan en alt planda, biz neyin tadını arıyoruz Ramazan’da? İbadetlerin mi? Bu soruya gülsem mi acaba? Yoksa ağlasam mı? Hiç sormadığımız soruların hiç olmayan cevapları? Soru sormayı ve cevapların peşinde koşmayı ne zaman öğreneceğiz acaba?
Gerçekten farkında mıyız bunun? Hani peygamber duasıyla, bizi Ramazan’a ulaştır Rabbim dediğimiz Ramazan! Hani mü’minlerin gelmesini iple çektikleri, hani on bir ayın sultanı, hani Kur’an-ı azimüş-şan’ın indirildiği, hani bin aydan hayırlı geceyi bağrında taşıyan, hani gecesi ibadet,gündüzü yine ibadet olan, hani duayla nefes alınan, hani gerçekten nefes alınan, hani şeytanların zincire vurulduğu, hani cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı,hani meleklerin hiç olmadığı kadar arştan arza, arzdan da arşa rahmet taşıdığı, hani rahmet ve mağfiretin buram buram koktuğu ay! Farkında mıyız gerçekten bu ayın?
Soruyorum bu soruyu çünkü, kendimden başlayarak farkında mıyız tehlikenin diyorum! Ramazan’a ve kendimize ne yaptığımızın farkında mıyız? Gelene gidemediğimizin farkında mıyız? Bize hep gelene bizim bir türlü gidemediğimizin farkında mıyız? Aç kaldığımızın ama oruç tutamadığımızın farkında mıyız? Teravihe gittiğimizin ama namaz kılamadığımızın farkında mıyız? Her şeyi sıradanlaştıran, sıradanlaştırarak öldüren bir hayat tarzının kurbanları olarak Ramazan’ı örfe saplayarak içini, özünü dinamitlediğimizin farkında mıyız?
“Nerde o eski Ramazan’lar” diyorlar ya hep! Gerçekten o eski Ramazan’lar Ramazan mıydı acaba? Yani o Ramazan’larda da tıka basa doldurmuyor muyduk midelerimizi? O Ramazan’larda da, en hızlı imamı aramıyor muyduk teravih için? O Ramazan’larda da, midemize oruç tuttururken gönlümüzü ve dilimize şeytana teslim etmiyor muyduk? O Ramazan’larda da şeytanlarımıza fink attırmıyor muyduk içimizin sokaklarında? O Ramazan’larda da, Ramazan’ı karnavala dönüştürmüyor muyduk? O Ramazan’larda da, ibadetleri rutine kurban etmiyor muyduk?
Evet geldi ve içimizde solumaya başladı Ramazan! Peki şimdi ne yapacağız? Nasıl gireceğiz Ramazan’a? Hazır mıyız, hazır olda mıyız? Allah’ın huzurunda hazır olda olmayanların huzuruna iner mi Ramazan göklerden? Göklerden ineni yerde nasıl karşılayacağız? Yer hazır mı? Allah’ın en seçkin ayı Ramazan’a hazır mı yeryüzü? Soru üstüne soru soruyorum çünkü, halimiz tam bir çıldırmışlık! Sokaklarında çılgınlığın hüküm sürdüğü bir coğrafyaya Ramazan nasıl ve ne kadar gelir Allah aşkına? Bu derece çıplaklığa hayat veren bedenlere iner mi gerçekten Ramazan? Sahillere uğrar mı mesela? İçimizin yangınlarının her tarafı aleve dönüştürdüğü bir dünyaya lütfeder mi Ramazan gerçekten? Masumların katledildiği bir dünyaya şeref verir mi Ramazan? İnsanın şerefi değil midir Ramazan? Nefsine zulmedenlerle, başkalarının nefeslerine zulmedenlerin bu kadar ittifak ettiği bir dünyaya teşrif eder mi Ramazan? Uykuya tutturduğumuz oruçlara iner mi hiç Ramazan?
Gündüz geçirdiğimiz aç vakitlerin intikamına dönüştürdüğümüz iftarlara iner mi hiç Ramazan? Gecelerini ibadetle mamur edeceğimiz ayı uyuyarak ya da karnavala dönüşmüş meydanlarda sabahlayarak geçirirsek gerçekten Ramazan bize gelmiş olur mu? Ramazan bir şölen, bir gösteri ve gösteriş ayı mıdır? Oyun ve eğlence olsun diye yaratılmamış dünyanın, hiç te oyun ve eğlenceyle alakası olmayan ayını, oyun ve eğlenceye dönüştürme telaşımız nedir böyle? İbadet, tefekkür ve aşk ayı Ramazan, bugün neyin ayıdır artık? Allah’a yönelmenin ve yükselmenin en mütecessim ayı Ramazan, neyin ayıdır artık? İnsanların birbirlerine giderek Allah’a vardıkları ay Ramazan, neyin ayıdır artık? Her sabahı gözden öte gönülle karşılamanın ve güneşi kendinle doğurmanın ayı Ramazan artık neyin ayıdır?
Ramazan bize yaklaşırken biz, kime yaklaşıyoruz? Okuyacağımız kitapları hazırladık mı? Yapacağımız ibadetlerin sevinci içimizi ele geçirdi mi? İtikafa girmenin hayalini kuruyor muyuz? Ziyafet ziyafet dolaşmayıp Ramazanın tadına varma düşüncesinin neresindeyiz? Az yiyip, az uyuyarak ve onlardan daha az konuşarak Allah’la daimi bir iletişimin heyecanı içimizi kaplıyor mu? İndirildiği ay olan Kur’an’la haşır-neşir olmanın ve bizi her ayetiyle çarpmasına izin vermenin açıklığı içinde miyiz? Kur’an’ı hatmetme derdinden çok hazmetme derdimiz var mı? Derin derin tefekkür sahneleri için bileniyor muyuz? Allah’tan dilenmek için kendimizi biliyor muyuz?
Yakında gününü göreceksin diyerek şeytana meydan okuyabiliyor muyuz? Bütün meydanları doldurmaya çalışan şeytana bütün meydanları dar edeceğimize yemin edebiliyor muyuz? O’nun(Hz. Muhammed) gibi yaşamanın, onun gibi ibadet etmenin, geceleri onun gibi geçirmenin, gündüzleri onun gibi nefes almanın, atmosfere onun gibi değer katmanın,onun gibi bakmanın, onun gibi sahura kalkmanın, onun gibi iftara yürümenin, onun gibi fıtrattan hiç ayrılmamanın, onun gibi bütün varlığımıza oruç tuturmanın, onun gibi her zerremize namaz kıldırmanın neresindeyiz? Efendimizin varlığının ve ağırlığının kaçta kaçıyız?
Alıştığımız bir Ramazan’a bir türlü neden ulaşamıyoruz? Alıştık evet! Çünkü Ramazan’da bir alışkanlık artık! Onu da eğlenceye dönüştürdük bugün itibariyle! Onu da oyuncak ettik kendimize! Ramazan’ı da karnaval yaptık olanca becerikliliğimizle! Bir yandan aç kalacak, diğer yandan gülüp eğleneceğiz yine! Ve yine bu yüzden Ramazan bitince her şey kaldığı yerden devam edecek! Kaldığı yerden çünkü, Ramazan’da kaldığı yerden devralmıştı ve aldığı yere geri iade edecek zamanı! Yani rahmet olmayacak Ramazan, yani merhamet olmayacak Ramazan! Yani asalet olmayacak Ramazan! Yani zerafet olmayacak Ramazan! Yani nefaset olmayacak Ramazan!

Sahi öyle mi olacak gerçekten?

Bu Ramazan böyle olmasın lütfen! Bu Ramazan başka olsun! Fert fert başka olsun! Mü’min’den mü’min’e bambaşkalıklarla dolsun! Bu Ramazan karnaval olmasın! Bu Ramazan,meydanlar boşalıp insanlar dolsun! Bu Ramazan insanlar ol-sun! Ve Ramazan bitince Ramazan bitmesin! 11 ayın sultanı 12 aya sultan olsun! Bu Ramazan, Sultan Ahmet ya da Eyüp sultan eviniz olmasın! Eviniz, Sultan Ahmet veya Eyüp Sultan olsun! Dışımızı boşaltırken içimizi dolduralım! Görüntüye değil görünmeyene verelim kendimizi! Görünmeyerek görünene verelim kendimizi! Kendimizi aldığımıza, verelim kendimizi!
Allah’ım, Ramazan’ı bize ulaştırdığın gibi bizi de Ramazan’a ulaştır! Ramazan’ın damarlarında kan yapıp akıt bizi! Ve bizi Ramazan’a bağışla! Bizi bağışla! Bizi bağışla!

Formun Üstü
Send to Email Address İsminiz Your Email Address
Post was not sent - check your email addresses!
Email check failed, please try again
Sorry, your blog cannot share posts by email.
Formun Altı
Description: http://stats.wordpress.com/g.gif?host=cahidejibek.com&rand=0.5946831185857833&blog=12840875&v=wpcom&user_id=0&post=13123&subd=cahidejibek&ref=http%3A//cahidejibek.com/Description: http://botd2.wordpress.com/botd.gif?blog=12840875&post=13123&lang=tr&date=1342578400&ip=95.9.57.139&url=http://cahidejibek.com/2012/07/18/ramazan-mi-karnaval-mi/

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Acısada Öldürmez Sadece Süründürür..

İrritabıl bağırsak sendromu ya da Spastik Kolon diye ilginç bir hastalık var.
Bu hastalığa huzursuz bağırsak sendromu da diyorlar..
Kalın bağırsaktaki düzensiz işleyişten olan bi durum.
Normalde bağırsaklarda fonksiyonel bir rahatsızlık olmamasına rağmen işleyişte aksaklık oluyor.. Şöyleki bağırsaktan beyne giden sinirler görevini tam yapmadığı için fonksiyonel bir rahatsızlık olmamasına rağmen şiddetli bir karın ağrısı oluyor.
Bu ağrı öyle sinir bozucu ki yaşam kalitenizi feci derecede etkiliyor..
Sol kasıkta oluyor kıvrım kıvrım kıvrandırıyor..
Yıllarca ben gece uykumdayken, sınavda, davette, sinemada yani en olmayacak yerlerde bu sancıyla mücadele ettim.. Feci kıvrandırıyor.. Sıcak tutmak sancıyı hafifletiyor.. Sıcak su poşetiyle uyudum onu yanımda taşıdım çoğu kez..Isıcı bantlar koydum.. Sancıyla uyandığımda kurutma makinasıyla sancımı hafifletmeye çalıştım.. Uzun süreli sancılarda kurutma makinasını başucumda tuttum anında müdahele etmek için..  Kimi insanlarda mide rahatsızlığı olur kiminde baş ağrısı bende ise karın ağrısı.. Bu hastalıkla yaşamayı öğreniyorum..
Doktorlar hep kadın hastalığı dediler.. Kist var dediler.. Bu her bayanda nedeni açıklanamayan ağrılardan dediler.. Beni oyaladılar ve kesin bir teşhis koyamadılar..
2 yıl önce annemin google amcada araması sonucunda keşfettim.. Bende irritabıl bağırsak sendromu varmış.. Sancılarımın tavan yaptığı bir dönemde annem teşhisi koydu buna göre beni doktora gönderdi  ve doktorda teşhisi onayladı.. Zaten tüm belirtiler bu hastalığı işaret ediyordu.. Korkulacak bir rahatsızlık değil.. Acısa bile öldürmüyor dikkat etmezsek süründürüyor..
Bu hastalık hayatımın sonuna kadar benimle beraber yaşayacak.. Ona iyi bakmam lazımki o da bana iyi davransın..
Yediğime içtiğime dikkat etmem lazım ama şu yiyecek hastalığı tetikler bu tetiklemez diye kesin bir şey yok. Her bünyede değişen etkileri var.. Tamamen deneme yanılma yöntemiyle bulmak gerekiyor..
Bende denedim hala da yeni yeni yiyecekler farkediyorumki bana karın ağrısı olarak geri döndüklerini..
Mesela Çikolata benim baş düşmanım.. ama vazgeçemiyorum ondan.. Atın ölümü arpadan olsun misali.. Gerçi çikolata yemeyi çok azalttım bununla birlikte sancıda çok azaldı..
Kafayı rahat tutmak gerekiyor.. Strese hiç gelemiyor.. Sonra kısır döngü halini alıyor.. Stres ve sancı.. Her ikisi birbirini tetikliyor işin içinden çıkamıyorsun..
Diyeceğim o ki.. Bayanların hemen hemen hepsinde karın ağrısı olur.. Çoğu bayan klasik kadın sendromu ile karıştırıyor oysaki sancısı çok olanlar irritabıl bağırsak sendromu olabilir.. Doktorlarda bu konuda adam akıllı yönlendirme yapmadığı için yanlış ilaç kullanımı filan olabilir.. Aman dikkat edin!!!