19 Temmuz 2012 Perşembe

Öğütler..

Merhaba

Okuduğum ve beni düşündüren bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.. Vaktiyle bir babanın oğluna verdiği öğütler var.. Hepimizin bildiği ama hatırlamakta fayda olan telkinleri içeriyor..

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir İNSAN olursun oğlum...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Karıncalarla Mücadele


Bu ara karıncalarla başım fena dertte..
Karınca diyip küçümsememek gerekiyor..
Minicikler ama başedemiyorum, çok güçlüler, hızlılar, azimliler ve çok akıllılar..
Kendilerinden 50 kat ağır şeyleri taşıyabiliyorlar
Belli noktalarda yuvaları var ve belli yolları kullanıyorlar..
Birini öldürmeye kalkınca diğerleri şaşırtmak için ellerinden geleni yapıyor..
İlk başta bi kaç karınca vardı o zaman takmıyordum..
Amaaan ne de olsa karınca berekettir diyordum ama bunlar kabileler halinde gelince benimde misafirperverliğim sona erdi
Onlara zarar vermeyi asla istemiyorum ama kendileri kaşınıyorlar..
Zaten onlara kaba kuvvetle zarar vermenin imkanı yok daha fazla ortaya çıkıyorlar..
İlaç dökmek istemiyorum zehirlenip soyları tükenecek sonra vicdan azabı duyarım..
Baharat dökmeyi denedik ama fayda etmedi..
Annem sirkeli suyun iyi geldiğini söyledi..
Gerçekten bi grup karınca kabilesi için iyi geldi ama diğer karınca kabilesi yemedi bu numarayı..
Onlar bana ben onlara gıcık olmuş durumdaydık..
Sonunda bulduk onlardan kurtulmanın yolunu..
Çubuklu oda kokularından sürdük geldikleri yollara.. Ona dayanamıyorlar, tahammül edemiyorlar ve kaçıyorlar..
Hem onları öldürmemiş olduk hemde doğal yollarla onların gelmesini engellemiş olduk
Ortada bulunan ne kadar şeker varsa hepsini kaldırdım..
Şimdilik bizden vazgeçmiş gibiler..
Umarım :)

12 Temmuz 2012 Perşembe

Mutluluk..


Bazı arkadaşlarım iftarda içilen su gibi..
Kana kana içmek ister, sohbetine doyamazsınız.. Sizi kendinize getirir..
Kendi yaşamlarına baktığımızda hep mutluluk var..
Her insan gibi bazen sıkıntısı olur işte o zaman içinde yaşar, etrafındaki kişileri dertleriyle saçma sapan kuruntularıyla zehirlemez..
Bu insan türü nadir bulunur.. Bulunduğunda ise el üstünde tutulmalıdır..
Eda bu güzel insanların başını çekiyor..
Kendisi güzel, kalbi güzel, yaşamı güzel..
Edayla beraberdik ve ona laf arasında sordum..
Senin tüm gözler üzerinde mutsuz olsan sevinecek tonla kişi var.
Ama gerçekten hep mutlusun.. Hep pozitifsin.. Gözlerindeki ışık yıllardır aynı... peki bunu etrafında bulunan onca sahte insana rağmen nasıl başarıyorsun?
Bana çok anlamlı cevap verdi
En güzel onlar olsun..
En mutlu onlar olsun..
En güzel hayat onların olsun..
Hepsi benden daha iyi olsun..
İnan öyle olursa ben mutlu olurum benim kimseyle bir yarışım olamaz ve beni de zehirleriyle üzmelerine asla izin vermem dedi..
Anlayacağınız Eda kendini başkalarıyla kıyas etmeyerek mutlu..
Başkalarının mutlu olmasını gerçekten istediği için mutlu..
Kusur aramayıp, güzellikleri gördüğü için mutlu..
Herşeyden önemlisi kalbi temiz olduğu için mutlu..

İnşallah gözlerindeki o ışık hiç gitmez.. Pozitif enerjisi umarım artarak devam eder.. ve bir ömür boyu hep mutlu olur..

Kıssadan Hisse: Mutluluğu öyle çarşıda pazarda aramaya gerek yok.. Mutluluk kendi içinde, kalbinde, bakış açında.. Bunu yıllardır annemde söyler ama insan arkadaşından duyunca daha etkili oluyor :)


11 Temmuz 2012 Çarşamba

Bisiklet Mevsimi Çoktaaan Başlamış..


Havaların ısınmasıyla beraber bisiklet mevsimide başlamış...
Çocuklar için hayati öneme sahip bir nesnedir bisiklet ya da velespit:)
Ne de olsa bisiklet sürmeyi öğrenmek çocuklar için önemli bir adımdır..
Başta dengede durmayı öğreniyorlar..
Gerçi şimdi bisikletlerin arkasında kardeş 2 tane daha tekeri var.. Çocuklar yavaş yavaş bisiklete adapte olmasıyla beraber o tekerlekler çıkarılır..
İşte o zaman tam özgürlük başlar..
Bianchi kırmızı önü sepetli bisikletim vardı.. Şimdi nerede hiç bir fikrim yok..
Bisikletin zinciri atardı ve ben onu asla yapamazdım..
Bide bizim bağda yokuş çok fazla vardı ve ben o yokuştan aşağı inmeye bayılırdım.. Rüzgarın tenime değdiğini hissetmek muhtşem.. Ama inilen o yokuş tabiki çıkılacak o zaman ise kabus gibi geçerdi.. O yokuş çık çık bitmezdi..
Hayatta da böyle değil mi?
Kötü günlerimiz çok zor geçer ama keyifli güzel günlerimiz ise çok hızlı.. ama bi şekilde her ikise geçer..
Yeğenim Şevval bugün annemi aradı
Babannneeeeee hani bana bisiklet alacaktın!!!
Hönkk
Bisikleti eskiden babalar, dedeler alırdı sanki
Devir değişmiş:)
Annem de hadi almaya gidelim dedi
ve böylece oyuncakçının yolunu tuttuk..
Minik Şahnurda bizlere eşlik etti tabiki..
Eskiden bisikletler kırmızı, mavi, siyah, gri olurdu..
Hadi en fazla pembe olsun..
Ama şimdi öyle değilki..
Spidermanli, arabalı, barbieli ve o dönemde meşhur olan çizgi film karakterleri içeren bisikletler var..
Süslü püslü albenili
Tam çocukların damarına göre şeyler..
Hani kazara oyuncakçıya giderseniz çocuğunuzun orda olay çıkarması an meselesi..
Benim bile bisiklet aldırasım geldi..
Şevval bembeyaz ama albenisi yüksek bi bisiklet beğendi ve aldık..
İnşallah kazasız en güzel günlerde iner biner..
Bu arada lafı geçmişken söyleyim araba kullanırkende bisikletlilere dikkat edin özellikle macera sever minik erkekler büyüdüm edasıyla caddelerde bisiklet sürüyorlar.. Her an önünüze pat diye biri çıkabilir.. Benden söylemesi..

6 Temmuz 2012 Cuma

Sevdiklerimize Verdiğimiz Rahatsızlık İçin Özür Dileriz

Elif Şafak ve yazıları beni benden alıyor..
Bazen kendime bile söyleyemediğim ne olduğunu tanımlayamadığım düşünceleri kendisi muhteşem bir dille kaleme alıyor..
Son kitabı Şemspareyi görür görmez aldım..
Kitapta yazarın sevilen yazıları bulunuyor..
Yani anlayacağınız hazırlardan oluşan bir kitap olmuş yeni bir hikaye değil ama güzel tarafı Elif Şafağın en güzel yazılarını toplamışlar bu da bizim için güzel..
Kitabı okurken altını çize çize okuyorum..
Bittikten sonra sevdiğim sözleri, yazıları fikirleri hem sizinle paylaşacağım hemde Kitap Kulübüne göndereceğim..
Bu arada Kitap Kulübüne ara ara bakmanızı ve okuduğunuz kitapların özetini, bilgilerini oraya göndermenizi öneririm.. 
Aşağıda sizinle paylaşacağım yazıyı daha önce annem bize mail atmıştı o zaman çok beğenmiştim şimdi de Şemsparede yeniden görünce hemen eklemek istedim.. Çünkü gerçekten çok güzel.. 

Sevdiklerimize Verdiğimiz Rahatsızlık İçin Özür Dileriz

İnsan vardır , yüzü güler , gönlü cömert , ufku geniş; onunla oturdukça oturmak istersiniz; muhabbetinden keyif ve feyiz alır , ilham bulur , farkında bile olmadan ne çok şey öğrenirsiniz. Yanından kalktığınızda az buçuk değişmiş , zenginleşmiş olarak yolunuza gidersiniz. Hafiflemiş olarak , rüzgârda tüy gibi. İçinizde bir gonca gül açılır , katmer katmer renklenir. Elinizde olmadan hayata gülümsersiniz. Gene görmek istersiniz o kişiyi , ilk fırsatta yeniden buluşmak. 
Sohbetine doyamaz , ruhunun dibini bulamazsınız , öylesine derin. Bir saklı cevherdir , ilk bakışta belli olmayan. Uçsuz bucaksız bir denizdir kıyılarına varılmayan. O kadar azdır ki böyleleri , bulunca ömür boyu dostluğunun ipini bırakmak istemez , kıymetini bilirsiniz; güzelliği arayan bir mürit gibi , muhabbete susamış bir münzevi gibi , ateşe meyyal pervane gibi etrafında incecik çemberler çizersiniz.
Dostlukla, hayranlıkla... 
İnsan vardır, kem bakar, ağılı konuşur, habire şikâyet yahut hakaret veya dedikodu halindedir; karalamayı sever, başkasına leke çalmaktan kendine payeler biçer; kimseyi beğenmez, kendinden gayri; hiçbir yeniliği, farklılığı tasvip etmez; ayaklı sirke küpü, diken diken her sözü; dudaklarının ve gözlerinin etrafında senelerdir surat asmaktan, fesat bakmaktan oluşmuş çizgiler taşır lakin bilmez; köşe bucak kaçmak istersiniz böylesinin gölgesinden bile.

Ne var ki bazen o insan patronunuzdur. Ya da öğretmeniniz. Kapı komşunuzdur veya çalışma arkadaşınız yahut ağabeyiniz. Hemen her gün görmek zorunda kaldığınız biridir. Belki de babanız ya da kayınvalideniz. Belki biricik eşiniz. Vaktiyle ne çok severek evlendiğiniz ama zamanla kalben, zihnen, ruhen ayrı düştüğünüz; gene de bir türlü yüzleşemediğiniz, dürüstçe eleştirmediğiniz... Tavsamaya yüz tutmuş bir ateş gibi kendi kendine tüten bir ilişki. Ne uzaklaşabilir ne katlanabilirsiniz. Ne olduğu gibi sevebilir ne hepten vazgeçebilirsiniz.
Derken ondaki irin usul usul size de sirayet eder. Damla damla akar ruhunuza. Kangrendir ya olumsuz enerji, hızla yayılır, sinsice; bir sağlam uzuvdan bir başkasına sıçrar, bir insandan berikine. Bir de bakarsınız ki aynen onun gibi konuşmakta, onun gibi meselelere yaklaşmaktasınız. İçinizde neşe kalmamış, solmuş gitmiş o terütaze bahar. Bir kuru ayaza kesmiş benliğiniz.

Siz de tıpkı onun gibi şikâyet halindesiniz, yüzünüzde benzer çizgiler. Merak edersiniz: “Ben ne vakit böyle oldum. Hangi dönemeçte yitirdim inancımı, iyimserliğimi, cesaretimi, girişkenliğimi? Ben ne zaman vazgeçtim aşktan ve aşkı aramaktan? İçsel yolculuklardan? Değişimden? Öğrenmekten? Büyümekten? Sahi ne zaman?”
Hiç düşünür müyüz etrafımızdaki, en yakınımızdaki insanların enerjisi bizi nasıl etkiliyor? Günbegün, aybeay, senebesene... Yahut tersine çevirelim soruyu: Bizdeki olumsuzluklar acaba onları nasıl etkiliyor? Sevdiklerimize verdiğimiz zararın bilincinde miyiz? Keşke ara ara kapsamlı bir tadilata girişsek benliğimizde. Keşke daha fazla ertelemeden ve samimiyetle bakabilsek içimize. Oradaki yanlışları, lüzumsuz hırsları, kabuk tutmuş yaraları, tamahkârlıkları tek tek bulup ayıklayabilsek.

Bir tabela assak: “Sevdiklerime verdiğim zarar için özür diliyorum. Şu anda tadilat halindeyim, yenileniyorum...” Köhne binalar bile gençleşirken, kurumuş otlar bile tazelenirken, gerekli özen ve emekle şu hayatta her şey yenilenirken, insan nasıl değişmez, değişemez?

Bir süredir romanların yanı sıra nöroloji alanında çalışmalar yapan bilim adamlarının kitaplarını okuyorum. Kafayı fena halde taktığım, okudukça keyif aldığım isimler var. Mesela V.S.Ra machandran. Biz şimdiye kadar bilim ile mistisizmin birbirine taban tabana zıt olduğuna inandık ya, Ramachandran bu ikisinin pekâlâ kesişebileceğini söyleyen sıradışı seslerden.

Uzun yıllardır Amerika’da yaşayan, ödüller almış bir bilim adamı. Alanında önemli başarılara imza atmış. Aynı zamanda Hint asıllı ve ruhaniyete, maneviyata, mistisizme açık bir damarı var. Çalışmalarında şaşırtıcı biçimde bilimin akılcı, gözlemci, pozitivizme dayalı birikimiyle tasavvufun insanlığı birbirine bağlı gören felsefesini buluşturmakta.

Ramachandran kolları ya da bacakları kesilmiş insanlarla yakından çalışıyor. Bu tür hastaların kaybettikleri uzuvlarının ağrısını hissetmeye devam etmeleri, yani bir hayali sancı çekmeleri bilim dünyasının hâlâ çözemediği bir muamma. Olmayan kolunuz sızlıyor mesela, ne ilaçla ne terapiyle geçiyor. Ramachandran’ın anlattığı ilginç bir örnek var. Kesik eli kaşınan hastanın yanında şayet sağlam bir kişi kendi elini usulca kaşırsa, o hastanın kaşıntısı geçiyor. Zira senkronize hallerimiz. Zira enerji ağlarıyla birbirimizi etkilemekteyiz habire. Bilsek de bilmesek de...



P.S:Ben yapı itibariyle pozitif biriyim, ama bazen öyle insanlarla beraber oluyorumki içindeki zehri döküp tüm enerjimi alıyorlar.. Hepinizin etrafında var böyleleri.. Bu tarz insanları hissettiğiniz anda ortamdan uzaklaşın ya da illaki görüşmeniz gerekiyorsa alıcılarınızı tamamen kapatıp o insan konuşurken dinlemeyin.. Ben öyle yapıyorum bazen :) Çünkü bu tarz insanlar sizin ne söylediğinizle veya ne düşündüğünüzle ilgilenmez.. Tek istedikleri içindeki zehri kusup rahatlamak.. Siz dinlemeseniz bile emin olun farkına varmayacaktır..
Olaya bir diğer pencereden baktığımda bende sevdiklerime zaman zaman zarar veriyorum.. İşin en sinir bozucu tarafıda insan en çok sevdiklerini istemeden de olsa üzüyor.. Bizi zehirleyen, tüm negatif enerjisini boşaltan kişilere zarar vermekten çekiniyoruz ama bizi canı yapan, herşeyi yapan insanları acımasızca eleştiriyoruz, trip atıyoruz, tersliyoruz.. Sizi bilmem ama ben malesef ara ara yapıyorum.. Bu bi kaç haftadır bende tadilattayım:) gerçekten zihnen yenileniyorum ve sorguluyorum zaman zaman yaptığım hataları.. Öz eleştiri yapıyorum sık sık kendime.. Çok acımasız davranmıyorum kendime ama çokta yüz vermiyorum.. Sevdiklerim size verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum.. 



4 Temmuz 2012 Çarşamba

Berat Kandili ve Berat Kandili Duası

Bugün Berat Kandili
Tüm kandiller çok özel, ancak Berat Kandili daima içimi titretir..
Bunun en önemli sebebi 1 yıl içinde yaşayacağımız her türlü hayır ve şerlerin yazılacak olması..
O yıl içinde doğacak, ölecek kişilerin listesi bu gecede belli oluyor..
Dua ile yıl içinde yaşayabileceğimiz sıkıntılardan, kederlerden, belalardan kurtulabiliriz..
Belki buna sadaka vererek önlem alabiliriz..
Ayrıca sınırsız güzellikte olaylar yaşamayı isteyebiliriz..
Her gün mutluluktan ağlamayı değil, gülmeyi isteyebiliriz..
İllaki ağlamak gerekiyorsa o zaman mutluluktan ağlayalım..
Yaşayacağımız her şeyin bizim için hayırlı olmasını isteyebiliriz..
Berat kandili; beraat gecesi yani başka bir deyişle bağışlanma gecesi ve af gecesi..
Ne kadar günahımız olursa olsun Yüce Mevlamın hepimizi bağışlayacağı bir gece..
Biz yeterki bağışlanmayı isteyelim..
Rabbim hatalarımızı, kusurlarımızı, günahlarımızı affetsin..
Mevlam bizi sevdiklerimizden ayırmasın..
Ailemizi ve sevdiklerimizi kötü gözden. nazardan ve kötü insanlardan korusun..
Hasta olanlara acil şifalar versin..
Bizlere hayırlı rızık ve kazanç versin..
Rabbim bizleri namerde muhtaç etmesin, merde bile muhtaç etmesin..
Kalbimizden geçen tüm dualar, istekler, temenniler ve güzellikler hayırlısıyla kabul olsun..
AMİN
...
(Sizin için örnek bir dua buldum ibadetlerinizde bu duayı da kullanabilirsiniz..Allah şimdiden ibadetlerinizi, dualarınızı kabul etsin)
BERAT KANDİLİ DUASI
Allah’ım! azabından afvına, gazabından rızana sığınıyorum. Sen’den yine Sana iltica ediyorum. Şânın yücedir. Sana yaptığım senayı Senin kendine yaptığın senaya denk bulmuyorum. Sana lâyık bir surette hamd etmekten âcizim.’
Euzü billahi mine'ş-şeytani'r-racîm Bismillahi'r-rahmani'r-rahîm

Ey Bizleri varlığa erdiren,

Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran,

Güzeller Güzeli Rabbimiz!

Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.

Kainatın İftihar Tablosu peygamber efendimize Sonsuz salât ü selam olsun.

Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek berat ve gufran gecesinde bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:

YA İLAHE'L-ALEMİN!

Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek berat gecesinde bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz.

Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. icabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!

 EY ÇARESİZLER ÇARESİ!

Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.

Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya rabbi!

YA RAB!

Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru.

Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.

 EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!

Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor.

İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!

EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!

Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep “Gelin, gelin” diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur “Biz de geldik” diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya rabbi!

Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle..

Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!

Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!

EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!

Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek berat gecesinde binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki! Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.

EY YÜCELER YÜCESİ!

Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyalarıekonomive refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.

EY RAB!

Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.

Bütün bunlara rağmen ya Rab! , bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!

Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.

EY RAB!

Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. iç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.

EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!

Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca günahkarın affedileceği bu mukaddes berat gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.

Ey yüceler yücesi!

Efendimiz Hazreti Muhammed'e,

Muallâ aile efradına

ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden

dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya rabbi!..

amin amin amin

velhamdü lillahi Rabbil alemine'l-fatiha

Ertelemekten Vazgeçmek İstiyorum

Bugün düşündüm
Hayatta ne kadar çok şeyi ertelediğimi
En basitinden kitap okuyacağım; biraz sonra şunuda yapayım okurum diyorum
Birini arayacak oluyorum birazdan ararım diyorum
Şu son 3 yıldır hemen hemen herkesin doğum gününü gün boyu hatırlamama  ( hafta boyu aklımda olmasına) rağmen aramayı erteliyorum nihayetinde unutup gördüğümde mahcup mahcup bakıyorum ya da ertesi gün arayıp özür diliyorum
Kendime bu konuda çok sinir olmaya başladım
Peki neden yapıyorum bunu
Bu yaşta bu üşengeçlik neden
Beni her arayana bende tam seni arayacaktım, aklımdaydın kusura bakma sen benden önce davrandın diyorum
Caktım, cektim eklerinden nefret ediyorum
Gerçekten yapacaksan yapmalısın
Bloga yazı yazmak istiyorum birazdan yazarım akşam olsun yazarım..
Gerçekten yazmak istiyorsan yaz seni tutan yok Kübra
Kendime anlam veremiyorum
Aile büyüklerini ziyaret etmek istiyorum
Yarın giderim, haftaya giderim, 3 gün sonra giderim
Denizde kum bende bahane
Annem tatil resimlerini istiyor; bugün vericem yarın vericem
Bu erteleme haline artık bir son vermek istiyorum..
Hadi diyelim günlük hayattaki ertelemelerin bir telafisi var
Peki özel hayattaki ertelemelerin telafisi var mı?
Ertelenen mutluluğu geri getirebilirmisiniz?
Geçen zaman bir daha geri gelebilir mi?
Çok sevdiğiniz bir yakınınıza sevdiğinizi söylemeyi erteleyebilirmisiniz?
Hadi bir daha o kişiyi göremeyecekseniz?
Erteleme yüzünden kırılan kalpler nasıl eski haline gelecek..
( o kadar da abartmayım şimdi bu yüzden kırılan biri olmadı sankiiii)
Peki ya ertelenen hayaller?
Hadi başka insanları geçtim
Kendim için acaba neleri erteliyorum ve ne için erteliyorum
Gerçekten geçerli bir sebebim var mı?
Geçerli hiç bir sebebim yok
Kızgınım kendime
An itibariyle ertelemeye bir son veriyorum..
Bu yazıyı yazarken Selçuk sordu
Perşembe günü düğün fotoğraflarını seçmeye gidelim mi?
Normalde olsa hafta sonu gitsek olmaz mııııı derdim
Ama şimdi tabiki gidelim dedim :)
Nasılım :)
Peki siz nasılsınız???

Not: Bu yazıyı yayınladıktan sonra güzel annem bana bu konu ile alakalı mail atmış.. Sizlerle paylaşmak istedim çok güzel yazmış..


Süpersin her yapıyım ediyim dediğin ama yapmadığın her şey beyinde bir sayfa açıp yer işgal ediyormuş beyinde müsvette defterdekiler gibi birazı karalanmış bir sürü sayfa düşün beyin böylece dolmaya başlıyor başka şeylere yer azalıyor unutkanlıklara sebep oluyormuş aklına düşünce o işi yapıp sayfayı kapatmak lazımmış ben bunu duyunca öyle yapmaya başladım. Zaman karşıdakine uymuyorsa mesaj atıyorum (buda benim hayatımın en uzun maili oldu) farkına varmana sevindim seni seviyorum başarılar
Bende seni seviyorum annecim :)

3 Temmuz 2012 Salı

Melissa Aşkınaaa... Jelly Ayakkabılar...

Zehra diye bir kuzenim var
Kardeş gibi büyüdük
Birbirimize inanılmaz benzeriz
Çocukken herkes bizi ikiz zannederdi
Giydiğimiz kıyafetler hemen hemen aynıydı
Zevklerimiz aynıydı
Aramızdaki tek fark benim ondan daha güzel olmamdı :) 
Hahahahahaha
Zehranın yıllar önceki hediyesi bugün bu postu yazmamın nedenidir!!!
Kırmızı kirazlı mis gibi kokan şirin mi şirin bir ayakkabıydı
Adı da Melissaydı :)
Hani ayakkabı falan demeyin onun bi ismi var..
Kendine alırken aynısından bana da almış..
O gün bugündür Melissalardan vazgeçemiyorum..
İtiraf edeyim çok rahat değil
Ama giydiğimde kendimi müthiş hissediyorum
Bunun en önemli nedeni Melissalar şeker gibi kokuyor
Dolaba koyuyorsunuz dolabı mis gibi kokutuyor..
Zehra bana hediye edene kadar Melissalara bakar geçerdim şimdi ise iyi bir koleksiyon yaptım..
Melissalardan bahsetmek istedim çünkü bu ayakkabılarla beraber Jelly Ayakkabılar gündeme geldi..
Jelly Ayakkabıyı bilmeyenler için söyleyeyim eskiden plajda denize girerken giyilen lastik patik gibi ayakkabılar..
Maliyeti çok düşük, kalıbına göre rahatlığı değişiyor..
Çarşıda pazarda çok sık göreceksiniz ve eminim Jelly Ayakkabılar şimdiden dolaplarınızda yer edinmiştir ..
Bir çok büyük markada artık Jelly ayakkabı üretiyor..
Geçenlerde imrendim Ted Baker dan aldım çok rahat ve hafif ama Melissa kızımızın yerini tutmuyor..
Melissalarla bütünleşen şey her sezon farklı ama şirin renklerde önü kocaman kalpli jelly ayakkabılar..

Not: Zehranın bi kaç ay sonra kızı olacak yani bende teyze oluyorum..
 Kızına aldığı Melissa ayakkabının resmini gönderdi.. Bayıldım :) 
Allah kızımıza en güzel günlerde giymeyi nasip etsin..
Amin...































26 Haziran 2012 Salı

Bal- Ayı Maldivler ( Honeymoon Maldives)

İnsanın içini açan bir mavi
Gözlerini dinlendiren yeşil
Bembeyaz kumlar
Muhteşem manzarası
 İnsanı ne üşüten ne de terleten havası
Anlayacağınız balayına yalancı bir cennete gittik
Süper dinlendik..
Ruhumuzu arındırdık :)
Rüya gibiydi yani..

Mavi Mavi Olalı Hiç Böyle Güzel Olmamıştı...

Burada kaldığımız otel küçük bir adaydı..
Odamız ise havuzlu bir villaydı..
Özellikle ben tesettürlü olduğum için Selçuk nam-ı dier eşim böyle bir seçim yaptı süper rahat ettik..
Ayrıca odadan adımımızı atar atmaz okyanusla iç içeydik..
Gözün alabildiğince maviyi görmek muhteşemdi..
Eee bide yanında yeşil olunca çok daha keyifli oluyor...








































Başkent Male

Maldivler 1200 adadan oluşuyor ve bu adaların 86 sı otel olarak kullanıyor geri kalan 100 küsürde halk yaşıyor 1000 civarında ada hala boş..
Dinlenmek, kitap okumak, denize girmek ve tembel tembel yatmak ve sessizlik istiyorsanız ideal bi yer.. macera arıyorsanız size hitap etmez onu baştan söyleyim..

Başkent Maleye 6. gün öğleden sonra gittik zaten o kadar küçükki 2 saat yeterli oluyor gezmek için..
Kaldığımız adadan sonra başkenti çok daha havalı bekliyordum ancak karşılaştığımız manzara İngiliz sömürgesinde bulunan bir Afrika ülkesinden farksızdı..
İngilizler buraya damgasını vurmuş..
Bunu açtıkları okullarla yapmışlar..
Şehirde 25 tane okul var bunların 22 tanesi İngiliz okulu sadece 3 tanesi Arap okulu..
Müslüman ülkesi olupta İngiliz sömürgesinde olup herşeyin kaymağını onların yemesi sinir bozucu..
Zaten yarı finale kalamadılar oh olsun :)
Herneyse
Başkent Male çok bakımsızdı..
Çok geri kalmış..
Ama herşeye rağmen görülmeye değer..



Malenin okyanustan görüntüsü


Maldivlerin bayrağı



Malede meydanda bulunan güzel bir cami





Malenin meydanı burasi ve rehberimiz Hasan


Malede bulunan milli park

i

Eski püskü daracık sokaklar


Eee o kadar dar sokaklarda araba kullanmak ciddi problem.. Buna çözümü motosikleti yaygınlaştırarak bulmuşlar..
Araba fiyatlarını çok yüksek tutmuşlar..
Motor fiyatları ise çok düşük dolayısıyla yolda gördüğünüz her 10 kişiden 9 u motor kullanıyor..







Maldivlerin başlıca geçim kaynağı balıkçılık ve turizm
Orada gittiğimiz balık pazarından zavallı balıkcağızların resmi..



Eee ne de olsa tropikal bir adadan bahsediyoruz..
Ada olursa taze meyveler olmaz mı..





Ülkedeki halkın 100 de 97 si müslüman..
Halkın yaşadığı yerlerde alkol yasak ama otellerde turistlik yerlerde bu konuda herhangi bir kısıtlama yok..

Ne Yedik, İçtik...

Maldivlere gittiğinizde hiç aç kalmazsınız..
Zaten 5 yıldızlı otellerde her bünyeye hitap eden yiyecek var
Ama orada güzel olan yiyecekler tabiki taze meyveler ve muhteşem lezzetli balıklar..
Bide chili sosunu çok kullanıyorlar ben sweet chili sosunu sevdim hatta evimizede aldık..
Ayrıca orada bol bol hindistan cevizi tükettik..
Bol bol mojito içtik..
Bol bol papua ve adını sanını bilmediğimiz meyveleri yiyip annemi andık :) 


Her fırsat bulduğumuzda hindistan cevizi suyu içtik




Karpuzlu mojito


Naneli lime suyu



Kahvaltımız








Eğer peynir canavarıysanız gözünüz arkada kalmasın her çeşit peynir var


Yöresel reçelleri


Selçuğun hergün içtiği karışık berryli mojito


Hemen hemen hergün bunlardan tırtıkladık



Kavrulmuş hindistan cevizi sıcak sıcak aynı anannelerimizin yaptığı bişeye benziyor ama çıkaramadım ne olduğunu :)


Otel bize balayı yemeği verdi çok romantikti sahilde mum ışığında


Sahile düşmüş hindistan cevizi

Bör Böcük Mevzusu

Yengeç yemedik ama yengeçlerle iç içeydik..
Onlara patates attık, ekmek attık hapur hupur yediler :)
Büyük daima küçükten yiyeceğini kapıyor onu gördük..


Bu canavar Rus çocuklar yengeçlere baya baya eziyet ettiler resmen futbol maçı yaptılar zavallı yengeçlerle sonrada bana poz verdiler :)


Orada pelikanlar balık avında bekliyorlardı..


Her yerde kertenkeleler var korkuyorsanız yandınız ama ben hayvanları sevdiğim için sorun yoktu..


Okyanusta balıklarla beraber yüzüyorsunuz inanılmaz keyifli.. Akşamları ise onların cıvıl cıvıl yüzmeleri eşliğinde yemek yiyorsunuz..



Adadaki Spa' da Keyifli Bir Gün..

Madem dinlenmek için geldik Spaya da uğramadan dönsek ayıp olurdu..
Bizi iyice yoğurdular yumuşacık olduk çıktığımızda..








Yolculuk..

Maldivlere Türkiyeden doğrudan uçuş malesef yok.. 
Dubai aktarmalı gidiyorsunuz..
Emirates veya Qatar Hava Yolları bu aktarmayı yapıyor..
4 saat Dubaiye uçuş orada 1-2 saat bekleme ve ardından 4 saat daha Maldivler için uçuş oluyor..
Biz dönüşte 2 günde Dubaide kaldık böylece dinlenmiş olduk ama Maldivlerden sonra Dubai bizi hiç sarmadı..
Maldivlerdeki hava alanı bir ada :)
Bizim otelimiz hava alanına yakın olduğu için bizi tekneyle otele götürdüler 5-6 dakika sürdü zaten çoğu ada bu şekilde havaalanına yakın..
Uzak olan adalara ise pır pır uçaklarla transferi yapıyorlar..
Genel anlamda tatil rüya gibiydi tadı damağımızda kaldı..
Allah tekrarını başka başka güzel adalara nasip etsin..
Amin:)

Bu kim acaba :)



Tatil ve yolculuk kitaplarım :)


Şimdilik benden bu kadar...